Saklı Mektuplar / 106

SON MEKTUP-
hoş geldi(n) Şirâze’m(n)
noktasına, virgülüne kadar söyledim her şeyi sanırım ya da farz ediyorum ki söyledim
biraz masalsı bir dille, biraz mistik, biraz da gizemli bir tutumun gölgesine gizlenerek,
bazen de tamamen gayriihtiyari;
su alan bir gemiyle dünyayı keşfedişimin, zorunlu göçebeliğimin, adını yazdığım şehirlerimin
acemice karakalem resmini çizdim,
lâkin anlatabildim mi ben aşkı ve hayatı ve inandıklarımı pek emin değilim
bazen dik, bazen eğik, bazen de pek tabii;
talihin benden yüz çevirişine gücenerek, yüreğimdeki eksikliğin ağırlığında can çekişerek
ama an olsun Şirâze’m, yosun bakışlım, ışığım; hayaline tutunmaktan vazgeçmeyerek
ve O’nun adaleti üzerine en ufak bir tereddüdün içimde yeşermesine izin vermeyerek
bir de baktım ne çok laf dizmişim
zamanıdır, birlikte terennüm edelim

adı üstünde Kaf Dağı’nın kıyısında konakladığımda, Asya’nın bildiğin tam ortasında
göz hapsinde ben buz tutmuş ruhların, simurgu aradım
tarihin derin izler bırakarak gelip geçtiği, sonra da insansızlığa mahkum ettiği o boylarda
herkesin kendi simurgunu kendinde taşıdığını düşündürmedi hiç aklım
her hüsran sonrası ateş alsam da, bir ufak umut kırıntısının küllerime dokunuşuyla
nasıl da yeniden doğrulduğumu görebilecek iradeye, bilince, bilişe, zihne
ya da yetkinliğe ve ya ki deneyime, bilgiye
ne dersen de işte Şirâze
gebe olduğumu fısıldasaydı bile biri, şüphesiz bir meczuptan farksız gülerdim
bir de baktım ne çok hayal etmişim
zamanıdır, birlikte demlenelim

hiçbir halt yok Amerika’nın kuzeyinde; kesin, açık ve net
kıta dolusu kavga ve karmaşa;
her adımda zarar ziyan ve olura olmaza sürgit isyan
epey uzağında ise Doğu’nun; çat kapı Muson yağmurları, nem ve hararet
yer altı, yer üstü her tarafta saldırmaya hazır yılan çıyan
ama zemine yayılmış işte;
sarısı, siyahı, beyazı her renkten dünya dolusu insan;
kendince bir yol tutturmuş kimi atlı, kimi kanatlı, kimi yayan
günler haftaların sırtına binip aylarla buluşmaya gitti
yıllar, meridyenler arası bir üçlemenin orta yerinde başka bir zaman dilimine geçti
ben kaldım Şirâze; herkes yurt değiştirdi, boyut değiştirdi; kabuk, yön, taraf değiştirdi
ben kaldım, bir başımaydım, kararsızdım, pusulasızdım, sırılsıklam da aşıktım
arttıkça taştı hücrelerimden sana özlemim
bir de baktım ne çok sevmişim
zamanıdır, birlikte şükredelim


aç kanatlarını rüzgârlı yamaçların kartalı
cesaretinle dize geleyim
o canım varlığın huzurunda hürmetle eğileyim
rehberim ol da başladığım yere, aslıma döneyim
al aklımı da, yüreğimi de, düşlerimi de; bir sana emanet edeyim
ve öyle güzelleşeyim ve öyle güzelleşeyim ve öyle güzelleşeyim
çünkü ben, insanın kendine kurban gittiğini iyi bilirim


iyi ki Şirâze’m, geldin
hem de hep hoş geldin

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Pınarhisar’dan Gelen Mektup / Şeref Akbaba
Saklı Mektuplar / 106 / Şiraze
Aforizmalar / Naz
Şehir ve Modern veya Eski Şehirlerin Yeni İşleri... / Necmettin Evci
Derin Çizgiler / Seher Özden Bozkurt
Tümünü Göster