Pınarhisar’dan Gelen Mektup

-Kim bilir nerdesiniz, geçen dakikalarım-

Üslup, rikkat, asalet ve usta bir şairin mektubu.
Herkes kendince yorumlasın.
Zaten üç kelimeyle izah etmişsiniz demeyin, sizdeki çağrışımları da önemlidir elbette.
Aklım erdiği gün itibariyle hep mektuplar bekledik ailece, yıllarca Almanya’da işçi olarak çalışan babam ve amcamdan. Sonrası asker olanlardan ya da farklı şehre yerleşenlerden…
Mektuplar da yazdım, yazı bilmeyenlere de kâtiplik yaptım.
Selam, besmele ve hamdele ile başlanır; dua ile hitama ererdi mektuplar.
Yol gözlemek sadece yolcuyu beklemek değildi, mektup da beklenirdi.
Sanal âlemin dili mektubun yerini alan maillere de yansıyınca nedir bu garabet hâl, nedir bu seviyesizlik deyip feryat etsek de bozulma devam ediyor.
Yılmak yok, set olacağız ve doğru olana yol olacağız.
Usta bir şairin mektubu ve emanet şiirler…

Yazılışındaki nezaket ve üslup takdire şayan.
Hemen aradım, mektubun ulaştığı haberini verdim, hal-hatır sordum, şiirleri zaman zaman yayımlayacağımızı söyledim.
Bu aramalar aralıklı olarak hep devam etti. Konuşmalar kısa sürüyor ve dilinden dökülen dualara âmin diyerek vedalaşıyorduk.
Alâaddin Soykan.
Mavera’ da şiirlerini severek okuduğum, iki şiir kitabını da kütüphanemde bulundurduğum bir ustaydı.
Pınarhisar’dan göndermişti bu mektubu ve diğer mektupları da.
Ay Vakti’nde ilk şiiri yayımlandığında telefonla aramış, dergiyi kendisine gönderdiğimiz için teşekkür etmişti.
Şiirlerinin okuruydum, sesinde ve sözündeki nezaket ve nezafetin de tanığı oldum; ama yüz yüze görüşmemiz yıllar sonra gerçekleşti.
Pınarhisar…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, Belediye Başkanlığı sonrası cezaevindeyken ziyarete gittiğimizde, ilk defa mülaki olduğum ilçe.
Şair Alâaddin Soykan’ın burada yaşadığını bilmiyordum, bir gün bu ilçede görev yapacağımı da aklımın ucundan dahi geçirmemiştim.

Dergi çıkmaya devam ediyor, Alâaddin ağabeyin şiirlerini de yayımlıyorduk.
Bir gün Nurettin Durman ağabey aradı ve Alaaddin ağabeyin Bakırköy’de hastanede olduğunu söyledi ve ziyaret ettik, bu da ilk karşılaşmamızdı. Gömleğinin bir iki düğmesini açarak çıkardığı bir defteri ve şiirleri gösterdi. Sadece şiir yazdığını, yazının diğer türlerine uzak olduğunu da o gün ifade etmişti.
Yıllar önce doktora yapmış olmam hasebiyle Kırklareli Üniversitesi kadrosuna dâhil oldum. Yeni görev yerim Pınarhisar Meslek Yüksek Okulu.
Yıl 2015.
Güz mevsiminde eğitim-öğretim başlamıştı. Pınarhisar Cezaevi’nin yakınındaydı okul. Yeni tanışmıştık akademisyen arkadaşlarla ve ikinci hafta, 5-6 kişilik bir grup çay ocağında sohbet ederken bir teklifte bulundum:
“Hocalarım, benim henüz misafir olduğum bu ilçede Türkiye’nin en seçkin şairlerinden biri yaşıyor. Arzu ederseniz birlikte ziyaret edelim.” dedim. Alâaddin Soykan’dan bahsettim, duymamışlar ve hâliyle tanımıyorlardı. Telefon açtım. “Abi, Pınarhisar’dayım ve bir grup arkadaşla müsaitseniz ziyaretinize gelmek istiyoruz.” dedim. Memnuniyetle kabul etti. Gittik, görüştük, kucaklaştık. “Pınarhisar’dayım deyince şaştım, geliyorum deyince de şaştım, çok çok memnun oldum.” dedi. Hâl hatır sormanın dışında konuşmuyor, sorduklarımıza kısa cevaplar veriyordu. Salgın dönemine değin, kendisini rahatsız etmemek adına zaman zaman ziyaretlerde bulunduk.
Dergide peyderpey gönderdiği şiirlerden yayımlıyorduk.
Son ziyaretimizde “Yeni şiirler var mı?” diye sorduğumda yazmadığını söylemişti.
Şiirler okudu ve arkadaşlar kayda aldılar.
Kovit salgını nedeniyle Üniversiteler tatil olmasaydı, kariyer günlerinde Kırklareli Üniversitesi Kampüste kendisi ile alakalı bir program yapacaktık, nasip olmadı.
Bir ilçede, ara sokaktaydı evi ve bizi hep bahçesinde misafir etmişti. Doğup büyüdüğü topraklar ve aile efradıyla birlikte yaşıyordu.
O güçlü dizelerin şairi…
Şiir katmanları tam sökülmeden ahirete göçen…
Şiirle yoğrulan, şiirle yaşayan adam…
Bir hususu da düzeltmekte fayda var. Kelimelerden kuleler yapması hasebiyle yazdığı yeni tarzda, ‘kelime hazinesi açısından’ bugün Türkçede bu dolulukta şair yok. Bunu kelimeler açısından söyledim; basında “Türkçede bu dolulukta şair yok.” kısmı var ve öncesi yok. Öncesi olmayınca da yanlış anlaşılıyor.
Şairlerimiz elbette var ve hep var olsunlar.
Alâaddin Soykan ağabeyimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Pınarhisar’dan Gelen Mektup / Şeref Akbaba
Saklı Mektuplar / 106 / Şiraze
Aforizmalar / Naz
Şehir ve Modern veya Eski Şehirlerin Yeni İşleri... / Necmettin Evci
Derin Çizgiler / Seher Özden Bozkurt
Tümünü Göster