Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -40

gayyâdan ulaşır savt, zemîne
zemîn her zamanki bilindik duruşuyla sürüncemede
üstündekiler; haşin, zâlim
sanki zemîn sonsuzca kendilerinin
ellerinde kâğıttan hayatlar
ellerinde buzdan bir ömür
sen tut zulmeti Şirâze, tutuşsun bu gece ellerin
bu geceden desem ki ebede değin

insan kendi karanlığına alıştıkça tüm girişleri/çıkışları kapatır
bilerek Şiraze
ve en derin/dipsiz kuyunun kendi içinde olduğunu sanır
sonuçta kimse başkasının kuyu derinliğini ölçemez
sanırım, kimse de bunun âşikâr edilmesini istemez

bazen insan kendi uçurumundan düşer Şirâze
düşer ve ancak o zaman bu uçurumun derinliğini fark eder
insan neden içinde uçurumdan manzaralar çizer çok bilmesem de
neden sık sık yineler atlamalarını o uçurumdan çözemesem de
herkesin fevrî bir tarafı, keskin yanları, rakîk duruşları var o kesin

bir ömür Şirâze, bir ömür
insan kuytularına, iç odalarına, karanlığına saklar şeyleri
yığdıkça yığar değerine/değersizliğine bakmadan
ve an gelir yer kalmaz daha fazlasına
işte o zaman sessiz dökülüşler başlar ve insan taşar, taşar, taşar
taşanlar ulu orta dökülür, gün vurur tenlerine, herkes duyar, görür
zulmeden bir geçmişin eziyetine daha fazla dayanamayınca da
gerçek benzeri zihin oyunları çıkar ortaya
diler insan çıldırmış olmayı, cinnetinin hapsinde bulunmayı
akılla işini sonlandırmayı
diler dilemesine de Şirâze, insan cinnetini kendi seçemez ki

kırar insan an gelir neyi kırdığını önemsemeden
en tok, en sert, en haşin sözlerini en inanılmaz hızla çarpar
içindeki acıyı eritmek için
bir lâv kadar kaygan, kızıl ve sıcak yanlarını soğutmak için
an gelir Şirâze, an gelir yumulur kendine insan; kimse bilmez

ben cinnetimi sende buldum
cinnetim; sınırsız mı, kuralsız mı, duraksız mı
ebed kadar mı hatta benim puslu derinliğim
derinliğim ki erişemediğim
baktıkça oynaşır lîmelenmiş
bekleye bekleye örselenmiş, irdelenmiş

üç boyutlu karakter çizimlerim
cinnetim Şirâze, cinnetim;

uçurumlarımın dip noktası, uçurumlarımın uç noktası
gel de beraber dibe vuralım ya da uca varalım
gel de beraber Şirâze ne olacaksak olalım

bu kaçıncı lüzûmuna müştâkiyet
hâlâ kapındayım hercâî
hâlâ kapında müebbet

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Artiye / Muhammet Çetinkaya
Sürgün / A.Vahap Akbaş
Şiirin Gür Atı / Saatin Zembereği Erdem Bayazıt... / A.Vahap Akbaş
Seyir Defteri Öyküleri – 2 / Naz
Selâm İle / Ay Vakti
Tümünü Göster