Aforizmalar

10001.

beyazın siyaha
üstün olduğuna
inanan
bir toprak parçasından geldim
inançlarını sorgula

10002.

1986 Çernobil felaketi yaşanırken ve insanlığın kıyametine doğru yürüyüşünde atılmış en büyük adımlardan biri olarak kayda geçerken ben Türkiye’nin güneyinde, karizmatik binası Kurtuluş Savaşı’nda hastane olarak kullanılmış bir ilkokula giden, en büyük keyfi abisinin bisikletine gizlice binmek olan, ablasının odasına kapanıp arabesk müzikle zaman geçirmesini olgunlukla karşılamayı tercih eden lay lay lom bir çocuktum. “Yaşanırken” diyorum, çünkü çevreye verdiği ölümcül zararı durdurabilmek için üzerini kapatma işlemi ancak 2017’de tamamlanabildi. Onun da yüz yıl sonra yenilenmesi gerekiyor. Yani Çernobil felaketi bir felaket olmaya devam ediyor. Andrew Leatherbarrow, Çernobil 01:23:40 kitabında, Çernobil’in radyoaktif madde yayılımının binlerce yıl devam edeceğini ve milyonları öldürecek kadar plütonyum içerdiğini söylüyor.

10003.

Stephen Hawking’in çocuklarına üç nasihatı:
•  Yıldızlara bakmayı hatırlayın, ayaklarınızın ucuna değil.
•  Çalışmaktan asla vazgeçmeyin, çalışmak insana anlam ve amaç verir, çalışmadan geçirilen hayat boştur.
•   Aşkı bulacak kadar talihliyseniz, bunun ender rastlanan bir şey olduğunu hatırlayın ve kıymetini bilin.

10004.

Kitapları sevdiğim doğrudur. Okumaktan keyif aldığım yazarlar vardır. Hep düşünmüşümdür o yazarlarla oturup kahve içmek, kahve eşliğinde sohbet etmek ya da sohbet eşliğinde kahve içmek nasıl bir keyiftir diye. Rahmetli Cengiz Aytmatov ile Fergana uzantısı verimli topraklarda bir “Manas” söyleşisine daldığımı düşünüyorum da, düşünmesi bile boyut atlamama neden oluyor. Ya bir de gerçekleşmiş olsaydı! İlginçtir bir yazarla tanışıp muhabbetin dibini görmek hiç nasip olmadı. Yoksa ben de isterdim, “bir gün Cengiz Aytmatov ile Paris sokaklarında yürürken Orta Asya üzerine derin bir sohbete dalış yapmışız” diye başlayan yazılar yazmayı.

10005.

2019 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Peter Handke oldu. Solak Kadın’dan bir alıntı: “Bana bu akşam, sanki ömür boyunca dilediğim her şey gerçekleşecekmiş gibi geliyor. Sanki bir büyüyle, bir mutluluk durağından öbürüne, arada hiç yol kat etmeden geçebilirmişim gibi bir duygu.” (s. 16)

10006.

“Nirvana” bir hiçlik halidir. Yani sıfırdır. Tüm endişe ve arzulardan arınmışlığı temsil eder. Bu yüzden sıfır, varlığını Hindistan’da buldu; ancak hiçliği sembolleştirmek el-Hârizmî’ye nasip oldu.

10007.

Türk Dil Kurumu tarafından dilimize eklenen bazı yeni kelimeler:
•  basketbol – sepet topu
•  zapping – geçgeç
•  badminton – tüy top

10008.

Florida Üniversitesi’nde aldığım ilk ders “Afro-Amerikan Tarihi” oldu ve böylece siyah ile beyaz arasındaki çizgi biraz daha keskinleşti. Colson Whitehead’in “Yeraltı Demiryolu” kitabından: “Efendi, silahlı bir zenciden daha tehlikeli şeyin elinde kitap olan bir zenci olduğunu söylerdi.” (s. 298) Amerikan tarihi, kitlesel hareketlerin değişimi gerçekleştirmedeki gücünü ortaya koyan örneklerle doludur. “Yeraltı Demiryolu” da bir kaçış öyküsü. Güney’den Kuzey’e, kölelikten özgürlüğe… Siyah-Beyaz hepsi bu ölümcül riski sadece insan gibi yaşamak için aldı. Amaca ulaşma hayâlinde başaranların yanında kaybedenler de çoktu.

10009.

Çocukluğumda Saint Pierre Kilisesi’nin avlusu en sevdiğim oyun alanlarımızdandı. O dönemde tarihî bir mekân olarak Habib-i Neccar Dağı’nın eteğinde unutulmuş bir yerdi. Yaşanan güçlü depremlerde çökmelerle sayısız gizli tüneli kapanmış bu muhteşem yapıyı avlusunda oturup saatlerce seyrettiğimi hatırlıyorum. 12 havariden biri olduğuna inanılan Aziz Petrus (St. Pierre), cemaatine ilk vaazını bu mağara kilisesinde vermiş: “Başkalarının duygularını paylaşın. Birbirinizi kardeşçe sevin. Şefkatli ve alçakgönüllü olun!” İnsanların saygı duydukları din adamlarının sözlerine kulak asmadığını düşünmek için iyi nedenlerim var.

10010.

Amerika’da “Siyah Edebiyatı”nın medyada görünür hale gelmesinde önemli rol oynayan Toni Morrison dünyadan ayrıldı. Afro-Amerikan halk hikâyeleri, hayalet öyküleri ve ezgileri ile segrege olmuş bir toplumda büyüyen yazar, Afro-Amerikan kimlik bilincini farkında olmadan geliştirmiş oldu. Günümüz Amerikası’nda ırk ayrımcılığının hâlâ devam etmekte olduğunu ısrarla vurguluyordu ve bunun değişeceğine de inanmadığını. Onun bu düşüncesine Amerika’da uzun yıllar geçirmiş biri olarak tamamen katılıyorum. Ancak bunu görebilmek için önyargılardan tümden sıyrılabilmiş olma şartı var bence. Bu yüzden belki de Toni Morrison “yazdıklarımı duyun” diyor okura.

10011.

Ben ıvır zıvır yerine, anılarını valizlemeyi ve gittiği her yere onları götürmeyi tercih edenlerdenim. Jackie Samuel de tanıdığım en güzel insanlardan biri olarak hafızamda duruyor. Onu 80’lerin Almanya’sında modellik yaparken gözlerimin önüne getiriyorum hep. Amerika’da “Kökler” dizisi yayınlandığında “benim köklerim nerede?” sorusunun patlamasıyla beraber bir uyanış meydana geliyor. Jackie de kendince böyle bir araştırmaya giriyor. Ancak Afrika’nın bir yerinde sonlanacağını düşündüğü geriye dönük başlattığı bu yolculukta sadece Brezilya’ya kadar gidebiliyor ve orada tıkanıyor yollar. Ataları Afrika’dan Güney Amerika’ya zorla götürülmüş ve Brezilya kakao çiftliklerinde köleleştirilmiş. Sonraları bir şekilde Kuzey Amerika’ya uzanmış soyları. Belki de büyük bir kaçışın öyküsüdür bu da. Afrika’ya kadar köklerinin izini süremeyen Jackie eşinin ülkesini “memleket” olarak seçmeye karar veriyor ve her yıl yaz aylarını orada geçiriyor: Uganda! Aidiyet güçlü bir his, sanırım hangi toprağa ait olduğunu bilme isteği fıtratta var.

10012.

Baklavanın nasıl yapıldığını bilmediğimi ve öğrenme gibi bir düşüncemin olmadığını söylüyorum Chris’e. Yüzü asılıyor bunu duyunca. Çünkü tam bir baklava bağımlısı. “Ne biçim Türk’sün sen!” diye de azarlıyor beni. Herkes mutfağı sevmek zorunda değil sonuçta. Açlıktan ölmemek için mutfağa girenlerdenim. Annemin öngörüsü “bu büyüyünce kadın olmayı beceremeyecek” doğru çıkıyor diye pek de üzülmüyorum.

10013.

bardaktan boşanan yağmur olsaydı keşke

10014.

“Fiktif” ne demek?
•  Düşsel, uydurma, kurmaca, sanal, gerçek olmayan, var sayılan… Roman, hikâye, masal gibi edebî eserler için kullanılır.
•  Bu romanın kahramanları fiktif.
•  Fiktif bir karakter gibi sokaklarda geziniyorsun.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -100 / Şiraze
Tarihsel Perspektifiyle İran Tasavvufu / Enes Güllü
Aforizmalar / Naz
Kırık Ney Taksimi II / Yunus Emre Öksüz
Gökyüzünden Dökülen Kırıntılar / Muhammed Korkmaz
Tümünü Göster