ruhumda hüzünden bir elbise
tenimdeki bu dikiş izleri
İdris’ten çok önce
ömrüm sular yükselince
güvercinlerin gerdanında sınır
ölüm bir rüzgar savuran nefes nefese
üzerimize yağan yağmur değil
bir sofradan dökülen kırıntılar
topraktan koku işler suyun sesine
bir fırtınadır kopan sessizce
bakmak görmenin yarısıdır
gördüğüm dağları parçalayan bir gölge
gençliğim bir yaprak yeşilinde
zaman bir asaya gizlenmiş damlıyor gül renginde
bir iğne sakladım deliği iplikten ince
iplik geçmez gökyüzü geçer o delikte