Edebiyat Yol Açar

Köyde ilkokulu bitirmiş ve Erzurum İmam-Hatip Lisesi’nde orta bölümü okumaya başlamıştım. Almanya’da işçi olarak çalışan babamın özel bir amba- lajla gönderdiği Fikri Yavuz’un Kur’an Meali kütüphanemin ilk kitabıydı. Peygamber kıssalarını ondan okudum. Sonrasında, birçok öğrencinin taktiğiydi, ders dışı okumaları ders kitaplarının arasına okuyacağınız kitabı sıkıştırarak yapmaktı ki ben de onlardandım. Kendiliğinden gelişen ve kütüphaneden kitap alarak yapılan okumalarımda bir seçicilik olmadığından rastgele okuma- lar yapmışımdır.Okumak istiyordum, ama informel olana daha yatkındım. İnsana böyle zamanlarda bir rehber, bir kılavuz lazım. Doğru bir rehber tabiiki. Hapseden değil, alan açan. Okurun kendi kendine kat edeceği mesafeyi daha kısa sürede alması için. Aksi halde, okuma açlığınız var ve kimde ne görürseniz onu temin etmeye çalışıyor ve okuyorsunuz

Liseye başlayıncaya kadar gazete okumuş, köşe yazarlarını da takip etmiştim. Ancak, bir dergi okumuşluğum yoktu. İlk muhatap olduğum dergi “Edebiyat” dergisiydi. Paketi açılarak bırakılmıştı postaların konulduğu yere ve birini alarak okumaya çalışmıştım. Hikâyeler ve şiirler olsun, diğer yazılanlar olsun liseye yeni başlamış bir öğrenci olarak bana ağır gelmişti. Okuma izleğimin de dışında bir karşılaşmaydı bu. Okuduklarımla mukayese etmiş, beni aşan bir yanı olduğu kanaatine varmıştım. Sonraları kütüphaneye gittiğimde masada görmüşsem de çok da oralı olmamıştım. Yine o dönemde elime tutuşturulan Sezai Karakoç’un Yunus Emre’si de aynı izle- nimleri bırakmıştı ben de. İçimizi okşayan hikâyeler yok, ağır metinler vardı. Bunları yorumlayacak, içerik ve nitelik olarak değerlendirecek durumda değildim.

Kitap olarak okumaya, anladığım eser- lerle, dergi olarak da bana zor gelen bir dergi ile başlamıştım. Daha lise bitmemişti ki, o zor derginin ve Nuri Pakdil’in de okuru oldum.

Son dönem Büyük Doğu, Diriliş, Mavera, Aylık Dergi, Yönelişler ve Yeni Devir Gazetesi’nin kültür-sanat sayfasını sürek- li, Hisar, Türk Edebiyatı gibi daha birçok dergiyi de peyderpey takip ediyor ve okuyordum.

Her okurun dünya görüşü muvace- hesinde okuduğu, takip ettiği dergiler ve kitaplar vardı, bu gün de varlar.

Kitapevlerinde ayaküstü yada bir köşede oturarak; okunan kitaplar, yeni  eser- ler, dergiler üzerine değerlendirmeler yapılırdı ki, besleyici olurdu.

Sözlü edebiyat varlığını tarihi süreç içerisinde sürdürürken, matbaayla bera- ber gazeteli dönem ve sonrasında der- giler toplum hayatında yer edinmişlerdi.

Edebiyat toplulukları oluştu. Ve edebi eserler besleyici oldu. Yol ve yön gösteren oldu.

Edebiyat hep yol açtı ve açmaya devam ediyor.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -100 / Şiraze
Tarihsel Perspektifiyle İran Tasavvufu / Enes Güllü
Aforizmalar / Naz
Kırık Ney Taksimi II / Yunus Emre Öksüz
Gökyüzünden Dökülen Kırıntılar / Muhammed Korkmaz
Tümünü Göster