Sivas, öteden beri şairler şehri olarak tanına gelmiştir. Selçuklulardan bu güne kadar tespit edebildiğimiz yüzlerce Sivaslı şair bulunmaktadır. Özellikle halk veya saz şiirinde tarihe adını yazdırmış tüm ülkeye kendini kabul ettirmiş çok sayıda şairimiz vardır. Bu şairler aynı zamanda Türkiye’ye kendi şehirlerini ve ilçelerini de tanıtmışlardır. HAYATI: Asıl adı Hacı Bektaş olan Aşık Talibî, 1902’de Sivas’ın Altınyayla İlçesi’nde doğmuştur. Henüz yedi yaşındayken babası tifo hastalığından vefat eder ve dört kardeşiyle birlikte yetim kalır. Annesi, okuması için Başyayla Köyü’nde bulunan Bekir Hoca’ya gönderir. Talibî okumayı bir türlü beceremez. Bir gün hocası Talibî’yi falakaya yatırır ve bir güzel döver. Yüklüğün altına atılan Talibî burada uyuyorken rüyasında kendisine bir bardak bade sunulduğunu görür. Bu olaydan sonra Talibî, hafız gibi Kur’an okumaya başlar. Hocası sıkıştırır ve nasıl oldu da aniden mükemmel bir şekilde okumaya başladın diye sorar. Talibî de rüyasında yaşadığı olayı anlatır. Bu olaydan sonra Talibî bir anda hocasının gözdesi olur. Sesi güzel olan Talibî’nin ezan okuduğu ya da selâ verdiği zaman insanlar tarafından hayranlıkla dinlendiği anlatılmaktadır. Talibî’nin halk aşıklığına giden serüveni burada başlamıştır. Gerçek mânada halk aşığı olup dillere destan şiirlerini söylemesi ise onu diyar diyar gezdiren Keklik Emine’ye aşık olmasıdır. Modern bir Kerem-Aslı hikâyesi olan bu aşk öyküsü kısaca şöyledir; Talibî’nin babası Mustafa ile Emine’nin babası Kara Ömer yeni doğan çocuklarını beşik kertmesi etmeye karar verirler. Böylece Talibî daha çocukken Keklik Emine ile nişanlanmış olur. Fakat daha sonra Talibî büyüyüp delikanlı olunca babası Emine’yi Talibî’ye vermez. Çünkü Talibî’nin babası çocukları küçükken vefat etmiştir ve ailesi büyük ekonomik sıkıntılar çekmektedir. Talibî’nin annesi Emine’yi Talibî’ye almak istemesine rağmen başarılı olamaz. Emine’nin güzelliği dillere destan olmuştur. Bütün çevre köylerde anlatılmaktadır. Hatta Emine’ye dünürcü olarak Yozgat ve Kayseri gibi büyük şehirlerden bile gelenler vardır. Annesi de “Emine senin beşik kertmen, seninle evlenecek” diyerek Talibîyi bu evliliğe motive etmeye çalışır. Fakat Emine babası tarafından yeğeni Şükrü ile evlendirilir. Fakat daha sonra Emine’yi Kürkçüyurt Köyü’nden Kara Osman kaçırır. Osman Emine’yi Tonusta’ki dayısı Yusuf’a emanet eder. Yusuf, Emine’yi kandırarak kendisiyle evlenmeye ikna eder. Osman ile dayısı Yusuf arasında büyük kavgalar olur. Emine Yusuf ile ölünceye kadar evli kalır. Yusuf’un ölümünden sonra Sivas merkezde birisiyle evlenir. Talibî askere gitmeden evvel Kürkçüyurt Köyü’nden Faris Ağa’nın kızı Zeliha ile evlenir. Askere gitmeden önce Zeliha ile çok mutlu bir evlilik hayatı geçirir. Fakat askerden geldikten sonra aile düzeni bozulur. Çünkü Talibî’yi Emine’nin aşkı iyiden iyiye sarmıştır. Bu aşk Talibî’yi büyük bir düzensizliğe sürükler. Talib de daha önce görülmeyen davranışlar görülmeye başlar, içki içmeye, kumar oynama başlamıştır. Bu durumdan ailesi ve kardeşleri çok rahatsız olur. Kardeşleri Talibî’ye birkaç parça tarla vererek evini ayırırlar. Talibî için asıl sıkıntılar bundan sonra başlamıştır. Gün geçtikçe de Talibinin içindeki Emine aşkı alev alev artmaktadır. Bu aşkına bir türlü karşılık bulamayan Talibî bir gün büyük bir hüzün içerisinde intihar etmeye karar verir. Zehiri fincana koyar ve içmeye hazırlanırken, uykuya dalar ve rüyasında Evliya Çelebi’yi görür. Evliya Çelebi O’na “Ey evlat sen de benim gibi gez dolaş derdini unutursun. Emine’den daha güzellerini bulursun” der. O zaman şair intihar etmekten vazgeçer. Talibî evini,eşini ve çocuklarını terk ederek Evliya Çelebi misâli şehir şehir gezmeye başlar. Talibî’nin üç erkek çocuğu ve hanımı büyük sıkıntılar içerisinde kalır. Talibî de diyar diyar gezerek şiir söyler. İçerisini yakan beşerî aşkı anlatmaya çalışır. 12 Mart 1976 tarihinde vefat eden Talibî’nin mezarı da Ankara’dadır. Aslında insanları şiir söylemeye iten etkenlerin başında ıstırap, fakirlik, gariplik yani çaresizliğin gelmesidir. Bir araştırma yapılacak olsa görülür ki, Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarından çok az sayıda şair çıkmasına rağmen İç, Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde bu sayı birden bire yükselir. Buradan da şöyle bir yargıya varabiliriz, insanları şair yapan şey çekilen sıkıntılar ve çaresizliklerdir. Talibî’yi şairliğe iten asıl sebep de budur. Bu durumu şiirlerinde rahatça görürüz. Örneğin: Ben bu Ankara’ya gelir mi idim Beni kayıracak köyüm olsaydı Her adama muhtaç olur mu idim Yavan ekmek bir tas suyum olsaydı * Gezdirir gurbet elleri Yol ettirir bu yoksulluk Ayırır kavim kardeşten El ettirir bu yoksulluk * Herkese cennettir kendi hanesi Çoluğu çocuğu hem de anası Yıkılırsa Talibî’nin binası Yeniden örmeye taş bulunur mu? Bir araştırmacı Talibî’yi diğer şairlerden ayıran özellikleri şöyle sıralar: “O bütün şiirlerini sanki yeni yazmış gibi ezbere okuyabilir. İrticali kuvvetlidir. Herhangi bir konu üzerinde derhal içine doğan düşünce ve duyguları ölçülü ve kafiyeli mısralarla ifade edebilir. Mütemadiyen şiir diliyle konuşur. Şiirlerinde değinmediği konu hemen hemen hiç yoktur. Sosyal, kültürel, ahlak, dinî, hatta edebî tenkit meseleleri onun şiirlerinin konuları arasındadır. O tam bir halk filozofu ve folklor ansiklopedisidir.” Talibî’nin sanat yönüne değinmeden önce güzel şiirlerinden birini okuyalım. Uslan Emine’m Ceylan oldun yâd ellerde gezersin Gayri dile düştün seslen Emine’m Sarpa düştün bir avcıdan tezersin Çimenli dağlara yaslan Emine’m Gayri dile düştün uslan Emine’m Çiğdemli’den aştım poyraz sazağı Taramış zülfünü turna tozağı Düşmanlar bu yola kurmuş tuzağı Yalçın kayalara yaslan Emine’m Gayri dile düştün uslan Emine’m Güzelsin kadrini bilmedin ahmak Yüz lirayı değer sana bir bakmak Ağ göğsün üstüne liralar takmak Türlü ziynet ile süslen Emine’m Gayri dile düştün uslan Emine’m Şaşırdın Emine’m şaşırdın yolu Bir kara çingene koklattın gülü Burada beğenmezdin kaymağı balı Arpa ekmeğiyle beslen Emine’m Gayri dile düştün uslan Emine’m Kulpu yok bir bakraç kırık tencere Bulgur bulamaz ki kata pancara Karanlık köşede yıkık pencere Ağıl köşesinde paslan Emine’m Gayri dile düştün uslan Emine’m Talibî Coşkun der bu sözüm yeter Elmanın iysini ayılar yutar Unutmam ben bunu mahşere kadar Şimdi bu dünyada seslen Emine’m Gayri dile düştün uslan Emine’m SANATI: Talibî güçlü bir şair olmasına rağmen, geçim sıkıntısından dolayı çok fazla şiir yazmıştır. Çeşitli kişilere şiir yazması ve kendisinden şiir söylemesini isteyenleri kırmaması sebebiyle çok üretmiş ve bunun sonucunda da bazı şiirleri asıl sanat gücünü ortaya koymasına engel olmuştur. Bu kaygılardan uzak olarak yazdığı şiirleri çok daha güzeldir. Örneğin sevda şiirleri böyledir. ESERLERİ: Talibî Coşkun çok üretken halk şairlerindendir. Eserlerinin çoğunluğu kendisi hayatta iken basılmıştır. Şiirlerini kitaplaştırarak bunların geliriyle geçinmeye çalışmıştır. Talibî aynı zamanda bir destan şairidir. Gezip gördüğü hemen her bir yer için örneğin; Ankara, Kayseri, Adana, Mersin, Sakarya, Trakya vb. şehirler için birer destan yazmıştır. Bu destanlar hem tarihçiler hem de sosyal bilimciler için ayrı birer vesika niteliğindedir. Çünkü şair destanlarda konu edindiği yerin halk inançlarından, giyim-kuşam tarzlarına örf, âdet ve geleneklerinden, tarihî mekânlarından hemen her şeyden bahsetmiştir. Bu eserlerinden birkaç tanesinin isimleri şöyledir: Ankara Destanı, Kıbrıs Destanı, Erciyes Destanı, Trakya Destanı, Talibf Coşkun ve Keklik Emine vb. eserlerini sayabiliriz. Tüm şiirleri C.Ü. Öğretim üyesi Yrd. Doç Dr. Doğan Kaya bey tarafından bir araya getirilerek Aşık Talibf Coşkun (Sivas 2005) ismiyle kitaplaştırılmıştır. Güller Gonca İken Yüce dağ başına pınar gözüsün Sürüden seçilmiş emlik kuzusun Güzellerin başı emlik kuzusun Belki seni bana yazar yaradan Seni gördüm evvel bahar yaz iken O güzellik sende cilve naz iken Güller gonca iken, teller saz iken Belki seni bana yazar yaradan Elâ göz üstüne eğmedir kaşı Aklımı alıyor gerdan kırışı Yaylanın çiçeği, bülbülün eşi Belki seni bana yazar yaradan Nasip olsa yine gitsem yaylaya Doya doya baksam suna boyluya Senin için yalvarırım Mevlâya Belki seni bana yazar yaradan Yarim gider kızlar ile düğüne Gerdanının şavkı düşer önüne Bilmiyorum bu güzelin sonu ne Belki seni bana yazar yaradan Talibî derdine derman bulmuyor Aşıklar dünyada murad almıyor Bu zamanda dilek kabul olmuyor Belki seni bana yazar yaradan |
Bu Sayının Diğer Yazıları
Sokak Seslerinde Kaybolmak -I- / İsmail BingölModern Bir Kerem: Talibî Coşkun / Alim Yıldız
Göçebenin İkinci Gelişi / Mehmet S.Rindokur
Çobanlar Ateşi Güzel Yakar Hep / Selami Şimşek
Zemzem / Cafer Petek
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…