İslâmabad – Pakistan… Sarsılıyoruz 08:45 gözlerimi açıyorum. Başımda felaket, sarhoş edici bir sancı. Sonra sesler… Sesler… Çığlık sesleri. İnsanlar kaçışıyor. Duyuyorum. Kulaklarımda korkunç bir uğultu. Rüzgâr gibi, bir devin ayak sesleri gibi. Kendimde değilim henüz. Uyku sersemiyim. Beraber yaşadığım iki Tacikistanlı oda arkadaşım önce birbirlerine sokuluyor sonra kapıya doğru hücum ediyorlar, içimde bir şüphe birikiyor. “Yeniden mi buldu beni” Evet! Sarsılıyoruz… Biraz soğuk kanlıyım. Depremlere alışığım. Kontrolümü kaybetmeden çekmecemi açıp, cep telefonumu alıyorum. Terliklerimi giyiyorum ve bana en yakın olan çıkışa doğru koşturuyorum. Oda arkadaşım Asluddin’i depremin ortasına doğru koştururken görüyorum. Ana kapıya doğru koşuyor ama oraya yetişecek kadar vakti yok belki de! Herkes ama herkes kontrolünü kaybetmiş, şuursuzca, kapana sıkışmış kediler gibi bir çıkışa ulaşmak için birbirini eziyor. Bir çok insan kaçmaya çalışırken merdivenlerden kayıyor, yuvarlanıyor, kolunu, bacağını, kafasını sakatlıyor. Balkonlarından atlayıp, sakatlananlar cabası. Asluddin hâlâ koşuyor. Bağırıyorum Arapça, “Oradan gitme, bu yolu kullan…” Duymuyor bile, insanlar birbirine çarpıp düşüyor. ikinci katın bana en yakın olan merdiven boşluğundan zemine inip yurdun içindeki üstü açık küçük bahçeye geçiyorum önce. Olası bir çökmede kendimi açıklığa almak için. Hâlâ sarsılıyoruz. Bir koşuda üç katlı büyük yurdun ana kapısına yönelip kendimi dışarıya atıyorum. “Aman Allahım!” Dışarısı ana-baba günü. Öğrencilerden bir çoğunun üzerinde elbisesi ve ayakkabısı yok. Deprem olmaya başlar başlamaz kendilerini dışarıya salmışlar. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışarak, uyku sersemi, boş ve manasız gözlerle birbirine bakınıyor. Birçoğu hayatında ilk defa böyle bir deprem yaşıyor. Ben sabah namazından sonra uyudum. Uykusuzum. Gözlerim kapanıyor, insanlar içeriye dönmeye korkuyor. Sarsıntı duruyor. Biraz soluklanıyorum. Sonra odama dönüyorum. Şiltemi üzerime çekip, bölünen uykuma devam etmek istiyorum. Saat dokuz sularında bir daha sarsılıyoruz. Artçı şoklar başlıyor. Ama çoğunun artçı şoklar hakkında bilgisi yok. ikinci sarsıntıda millet daha çok çıldırıyor, kaçmaya çalışırken birbirlerini eziyorlar, çığlıklar atanlar ve yüksek sesle dua okuyanların sesi geliyor kulaklarıma. Odamdan tam çıkıyorum ki deprem duruyor. Yatağıma geri dönüyorum. Saat 12:00 ye kadar tam beş defa deprem tarafından uykum bölünüyor. Uyumaya çalışıyorum çünkü uykusuzum ve bu gece çok uzun olacak… Dışarıda… Saat 12:00 sularında diğer Tacikistanlı oda arkadaşım Abdullah tarafından sarsılarak uyandırılıyorum. Hepsi nasıl olup da bu binada uyuduğuma şaşırıyor. Urduca yayın yapan radyolarda, İslâmabad’ın F-10 ve Karachi Company bölgelerinde iki yüksek apartman binasının çöktüğü haberini duyduklarını, bana oraya gittiklerini söylüyorlar. “Tamam” diyorum ama göz kapaklarım kapanıyor, yastığa gömülüyorum. Depremden bir gün önce Pakistan’a dil öğrenmek için gelen arkadaşım Hamza tarafından saat bir sularında tekrar uyandırılıyorum. “Ali seni odada bekliyor” diyor. “Tamam” diyorum. “Geliyorum.” Sokaklar… 15:00 Hamza, ben ve Ali eski bir Suziki taksiye atlayıp, F-10 bölgesine yollanıyoruz. Üniversitemiz şehrin biraz dışarısında kalıyor. Şehre giriyoruz. Yaklaştıkça trafik tıkanıyor, insanlar sokaklarda birikmiş ve depremden sonra bir daha evlerine hiç geri dönmemişler. Dehşeti sokaklarda koklayabiliyorsunuz. F-10 bölgesine yaklaşınca trafik birden duruyor. Bütün yollar, şeritler arabalarla tıkalı. Şoföre ücretini ödeyip yürümeye başlıyoruz. Binalar… Binalar bomboş… Tratuvar taşlarının üzerine üzeri tozla kaplanmış, moloz katmanları ve kirden görünmeyen son model arabalar çekilmiş durumda. Kimisi hurdaya dönmüş, kimisinin sadece camları patlamış, kimisinin kaportası çökmüş, kimisi sapasağlam. Arabalar ama şoförsüz… Köşeleri dönüyoruz. F-10 İslâmabad’ın zengin ailelerinin ve ecnebilerin yaşadığı bölgelerden biri. Lüks apartmanları arkamızda bırakıyoruz. Başımı kaldırıyorum. Bir tek canlı yok balkonlarda, pencerelerde. “Herkes nereye kaybolmuş?” Sonra sesler yükselmeye başlıyor bir köşeyi dönünce. Hıçkırıklar, çığlıklar, motor, traktör, vinç seslerine karışıyor. Onlarca kepçeli, matkaplı, kalın zincirli dev araçlar molozları dövüyor. Karşımızda bir zamanlar on katlı bir apartman dairesi olan Margela Tower’in enkazı. Korkunç bir manzara. Polisler dışarıdan içeriye girmeye çalışan halka mâni olmaya çalışsa da onlarda ne yapacağında kararsız. Herkes soğukkanlılığını yitirmiş durumda. Henüz hiçbir televizyon, haber ajansı dahi gelmemiş buraya. Fotoğraflar çekiyoruz kameramıza. Enkaza kadar yaklaşıyoruz, bir polis gelip, bizi uzaklaştırmaya çalışıyor, “Burada yaşıyoruz biz!” deyince özür dileyerek, biraz ilerimizde yaralılar için ayrılmış çadırı gösteriyor eliyle. Teşekkür ediyoruz ama gitmiyoruz. Otoriteler merkez üstü konusunda kararsız ilk gün. Kimisi İslâmabad’a 95 km uzaklıkta olan Mansehra’ yı gösterirken, kimisi 110 km uzaklıktaki Attack şehrini, kimisi de Keşmir’i gösteriyor. Sonuç bir deprem oldu ve sonuç içler acısı. Şiddet 7.6… On katlı Margela Tower binası sallanırken içinden sadece on yaşlarında bir Amerikalı çocuk kurtulmayı başarıyor. Zaman ilerliyor ama Pakistanlılar deprem konusunda çok tecrübesizler. Ellerinde onca teknolojik nimet varken, bunları doğru yerde ve zamanda nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar. On katlı enkazın üzerinde yüzlerce insan görüyorum. Herkes birbirlerine bağırıyor ama saatlerdir kurtarabildikleri bir tek insan bile yok. Burayı terk ediyoruz. Zaman ilerliyor.,.. Başı sargılı, gözleri dışarı fırlarmışçasına dehşetli küçük bir kız çocuğu… Yüzünün yarısı olmayan bir çocuk… Bacağı parçalanmış, ağlasa mı, çığlık mı atsa diye bocalayan bir anne… Onun yanında yaşlı annesi, boş bakışlar içinde, ihtiyar, beyaz sakallı bir baba, serum şişelerine bağlanmış, komada yatan çocuğunun başını okşuyor, ihtiyarın ak sakallarında göz yaşları…. Abbottabat’ta Garhi Habîbullah ve Balakot binalarının enkazlarında ölü sayısı 127’ye yükseldi, İslâmabad’da Margela Tower’da ölü sayısı otuzlarda seğirtiyor. Pazar… Malezya Başbakanı Abdullah Ahmed Badavi iki uçak dolusu yardım malzemesi yolluyor. Japon Dış İşleri Bakanı Mr. Shigeo bir yardım ekibi, malzeme ve gıda ürünleriyle İslâmabad’a ulaşıyor. Süper güç Amerika yüz bin dolarlık bir yardım yollarken, Azerbaycan beş yüz bin dolarlık bir para yardımı yapıyor. Dost ak günde değil, kara günde belli oluyor. Şehirlere ulaşamıyoruz. Yollar kapalı, insanlar araçlarının içinde, ya da yol köşelerine çökmüş, çaresiz, perişan yolun açılmasını, kimisi yakınlarına ulaşmak için kimisi şehirden kaçmak için bekliyor. Saatlerdir aynı bekleyiş. Yol açılmamakta kararlı. Balakot ve Keşmir yolunda tık yok. Araçlar tek santim ilerleyemiyor. Depremle birlikte Keşmir’deki iletişim bağlantıları koptu. Kimse ne kara yolundan ne de telefon vasıtasıyla Keşmir’deki yakınlarına ulaşamıyor. Teknoloji bir kez daha mağlup kalıyor doğa karşısında. Üniversite yurtlarındaki yerli öğrencilerin çoğu okulu terk etti. Çoğunun ailesi kayıp. Yabancı öğrenciler hâlâ üzerlerinden deprem şokunu atamadı. Her an birisi çığlık atıp, zelzele oluyor diye dışarı fırlayıp, diğerlerini de korkutabiliyor. Hava kararınca garip bir korku gelip, kalpler üzerine yerleşiyor. Gözler uykusuzluktan kızarmış. Her an yeni bir deprem olacağı korkusuyla gözler teyakkuzda. Yirmi beş kişilik, Fransız kurtarma timi Kuzey bölgelerinde operasyonlara başlıyor. Başkent İslâmabad’a on dakika uzaklıkta olan Rawalpindi şehrinin genel hastanesi, Kutsal Aile Hastanesi ve Bölge Merkez Hastanesi, pazartesi akşamına dek 730 deprem mağdurunu muayene etti. Bunlardan üç yüzü hafif yaralanırken, dört yüz otuzu ağır yaralı olarak kaydedildi. Bugün İslâmabad’ın her yerinde kolej ve üniversiteler depremzedelere yardımı olabilecek her türlü malzemeyi okullarında toplayıp, gruplar hâlinde Pakistan’ın çeşitli vilayetlerine gönüllü olarak dağılmaya başladılar. Camiler odak noktaları olarak, yüzlerce ilk yardım ve konaklama kampı bir gece içinde kuruldu, islâmabad’daki Margela Tower’in enkazında gece hiç ara vermeden çalışan izci Akbar, gündüz dinlenmek için kısa bir mola verdiğinde şöyle diyor: “Yabancı teknoloji insanlarımızı bulmada bize ne kadar yardımcı oluyor görüyorsunuz. Bu öğle sonrasına kadar elli insanı sağ olarak kurtarmayı amaçlıyorduk ki, geçen gece dört ölü ceset bulduk. Başka bir üçünü ise bugün…” Dedektörlerle insan arıyorlar. Bulunan insanlardan birçoğu şuurunu yitirmiş, uzun zaman sonra karanlık mezarlarından gün ışığına çıkınca, boş ve anlamsızca bakınıyorlar etraflarına. Karşılarında bambaşka bir dünya görüyorlar. İlk çalışmalarda Azad Kaşmir’de sadece bir tek kız çocuğu sağ olarak bulunuyor. Keşmir’deki okul binalarının enkazları altındaki çocukları kurtarma çalışmaları hala sürüyor. Rawalkot’ta yaşayan her aile, neredeyse bir üyesini kaybetti. Meşhur şarkıcı Jawad Ahmed, ailesinden sekiz kişiyi birden Lahore’da kaybetti. Şimdi çocuklar hiç korkmadıkları kadar korkuyorlar hayatlarında. Artık evleri onlar için karanlık ağzını açmış, o masallardaki korkunç devleri anımsatıyor, İslâmabad’da apartman dairelerinde yaşayan insanlar son iki gecedir kaldırım taşlarında uyumaya çalışıyor. Bir anda Türkiye geliyor aklıma. Her sarsıntıda çocuklar biraz daha sıkı sarılıyorlar babalarına, annelerine. Sevdiklerini, evlerini kaybeden anneler yavrularına sıkı sıkı sarılırken, biraz daha içli ağlıyorlar şimdi. Şimdi öğrenciler, esnaflar, otel sahipleri, terziler bütün kalpleriyle kendi hizmetlerini depremzedelere sunuyorlar. Okul ve kolejler cumartesiden beridir kapalı. Bir çok gönüllü, ekiplere katılarak, büyük hasarlar gören, Abbottabad, Mansehra, Keşmir, Muzaffarabad gibi çeşitli bölgelere yardım için gidiyorlar. Otoritelerin en çok aradığı başlıca yardım malzemeleri arasında; battaniye, kurutulmuş süt, kurutulmuş meyveler, kibritler, mumlar, tıbbı malzeme, tente, çadır ve içme suları yer alıyor. Pakistan’ın tüm tarihi boyunca, Hindistan’la arasında geçen birkaç savaş dışında, özgürlük savaşı dışında ve ünlü nükleer atom enerjisi denemeleri dışında bu deprem Pakistan’ın tarihinde karşı karşıya geldiği en büyük doğal felaketti. Birleşmiş milletler elçisi, birleşmiş milletler ekibiyle birlikte koordine hâlinde çalışmalara başlıyor. Muzaffarabad ağır hasarlar altında. Pakistan ordusu şu ana dek üç yüzün üzerinde askerini kaybetti ve beş yüzün üzerinde yaralanmış askerleri muayene edilmeyi bekliyor, ilk hedef önce sağ kalanları bulmak. Nefes alanları… Sesler yükseliyor. “Sesimi duyan var mııııı?” Yankılanarak uzuyor sesler. Bu gece çok uzun sürecek… 48 Saat sonra… Abbottabad, Balakot’ta 48 saat sonra, bir okul binası enkazından kız ve erkek olmak üzere toplam 40 öğrenci canlı olarak kurtarıldı. Yüzlerce, binlerce sağ kalan deprem mağduru, Kuzey Pakistan’ın dağlarında, dondurucu soğuğun altında çaresizce iki gece geçirdikten sonra şimdi yardım için bekliyorlar. Artık onların da başlarını sokacak bir evleri yok. Birçok köy ve kasabalarda insanlar çıplak elleriyle, gece boyunca enkaz ve molozları kazarak arkadaşlarına ve ailelerine ulaşmaya çalıştı. Milyonlarca insan depremden etkilendi, zarar gördü. Muzaffarabad şimdi bir hayalet şehri andırıyor. Hastalar, yaralananlar yerlerde yatıyor ve kısıtlı şartlarda muayene ediliyor. Şanslı olan bir kaçı hastane yatağı bulabiliyor. Avrupalı, Arap ve Japon milletlerinden olan 45 kişi depremden sonra İslâmabad’da iki apartmanın tuz buz olmasıyla iki günden beri kayıp. Hâlâ cesetlerine ulaşılamadı. Margela Tower enkazından çıkarılan 27 cesedin kimliği saptanırken, 45 kişinin henüz kimliği saptanamadı. Bunlar arasında dört Iraklı aile, bir İsveçli kadın ve onun üç evladı, iki İtalyan erkek, bir İspanyol adam, bir Japon ve diğer milletleri saptanamayan cesetler… Dünyanın bir çok yerinden gönüllüler, kendi kurtarma ekipmanları ve eğitimli köpekleriyle İslâmabad uluslararası hava terminaline aktı. N.W.F.P, Patan bölgesinde ölü sayısı resmi rakamlara göre 3198’e tırmanıyor. Güneş Yükseliyor… Depremin üçüncü günü güneş yükselirken, on katlı Margala Tower binasının molozlarından bir anneanne, bir torun ve bir kız kardeş sağ olarak kurtarılıyor. Yaşlı kadının oğlu Mamoon Khan, üç gün boyunca umudunu yitirmeyerek rabbine annesini ona bağışlaması için dua etti. 80 saat sonra başka bir mucize daha gerçekleşti ve Margala Tower’in kalıntılarından 75 yaşında bir kadınla 52 yaşındaki kızı hiçbir yara almamış şekilde sağ olarak kurtarıldı. İngiliz ekibin bulduğu iki yaşlı anakız çığlıkları ve ağlayışları sayesinde fark edildiler. İslâmabad Federal Eğitim Yönetimi’ne bağlı bulunan 11.000 den fazla memur beş günlük maaş yevmiyesini deprem yardım fonuna aktardı. Rawalpindi, Attack Petrol Şirketi’nin işçileri iki günlük yevmiyelerini deprem fonuna yatırdılar. Üniversite öğrencileri kendi aralarında fona aktarılmak üzere para topluyorlar. Rawalpindi Modern Dil Üniversitesi’nin Çinli öğrencileri kendi aralarında 30.000 rupee topladı. Çarşamba… Muzaffarabad’da hâlâ yüzde seksen ikametgâhın başını sokacak bir çatısı yok. Gece soğukları başladı, iki bacak, bir sol kol, bir omuzun eklem mafsalı, bir göğüs parçası ve farklı kurbanların kesik başları, milletleri tanımlanamayan beş ayrı cesetle birlikte, çarşamba günü Mangala Tower’ın enkazından çıkarıldı. Depremin üzerinden beş gün geçiyor. Artık insanlar bilime inanmak istemiyor. Herkes mucize bekliyor bir yerlerden, insanlar mantıklarından, yemeksiz, susuz ve temiz havasız yüz saatten fazla yaşanamayacağı fikrini silmiş. Hepsi dua ediyor. İçişleri Bakanlığı sözcüsü Dr. Shahzad Wasim şöyle diyor: “Evet, bu saatten sonra insanların sağ kalma olasılığı çok düşük bir ihtimal olsa da Türkiye’den bir örnek vermek istiyorum. Depremin üzerinden yedi gün geçmesine rağmen insanlar molozların altından sağ olarak çıkarıldılar.” İslâmabad polisi depremzedeler için yardım fonuna beş buçuk milyon rupee bağışladı. Manzaralar… Keşmirli küçük bir kız çocuğu Muzafferabad’daki kampta bir köşeye çökmüş. Sol gözü artık yok. Gözü çıkmış ve gözünün etrafında ve yanağında pıhtılaşmış, kurumuş kan lekeleri var. Sağ kalan tek gözüyle boşluğa ve bize anlamsız ifadelerle bakıyor. Henüz ona muayene sırası bile gelmemiş. Türk ekibi, Muzaffarabad harebelerine ulaşan ilk yardım ekiplerinden biriydi. Türk sivil savunma ekibi, Türkiye Sağlık Bakanlığı tıp ekibi, Türkiye doğal felaket müfrezesi, Pakistanlı otoritelerle birlikte depremin ikinci günü bir konvoyla birlikte Muzaffarabad’a geldi. İ.H.H. Pakistan’da çalışmaya başlayan ilk yabancı sivil yardım kuruluşuydu. Depremin hemen akabinde, İslâmabad’da yıkılan Margala Tower’ın önünde bir yardım çadırı kurup yaralılara, çalışanlara ve haber ekiplerine yemek ve içecek dağıtmaya başladı. Ertesi gün özel bir uçak kiralayıp, yolları kapanan, iletişim bağlantıları kesilen Keşmir’e uçtular. İ.H.H.’nın başka bir kolu bazılarının depremin merkez üstü dedikleri Mansehra’ya gitti. Perşembe gecesi, yani dün sabah saat 1:30’larda bir daha sallandık. İ.H.H. ile birlikte Mansehra’da çalışan arkadaşım Ali iki kere sallandıklarını, merkez olarak kullandıkları okul binasının duvarlarında büyük çatlaklar olduğunu söyledi. Depremin şiddeti 6.0… Akut ve Kızılay’da Türk ekipler arasındaydı. Kızılay 24 saat hizmet veren bir yardım çadırı kurdu. Beş gün sonra… Mucizeler… Göz Yaşları… Sekiz yaşlarında güzel bir Keşmirli kız çocuğu, başında beyaz bir bandaj, göz torbaları ve yanakları hafif şiş, gözleri ağlamaktan küçülmüş, Muzaffarabad’daki kampta bir çeşmeden şişesine su dolduruyor ve küçük kafasında, “Neler oluyor?” anlamında ve masumca ama anlamsızca kameramıza bakıyor. İki kız çocuğunun dahil olduğu on kişi, Kaghan ve Muzaffarabad’daki enkazlardan askerî ve sivil ekipler tarafından sağ olarak kurtarılıyor. İran kurtarma ekibi 72 saat sonra Kaghan bölgesinde yıkıntıların altından altı kişiyi sağ olarak çıkardı. Muzaffarabad’da yüz saat sonra, beş yaşındaki Zarabe Shah, merdiven boşluğunun altında yatarak, büzülmüş olduğu halde canlı olarak çıkarıldı. Çarşamba günü Rus ekipleri yarı şuursuz, moloz ve tozdan yüzü gözü görünmez hâlde olan bir genç kızı sağ olarak çıkardılar. Beş gün sonra gün ışığına çıkan genç kız şöyle fısıldadı: “Su içmek istiyorum.” Bir bardak su istedi. Ama aç olmadığını söyledi. Bir gün öncesi, komşuları genç kızın babasının ve iki kız kardeşinin cansız cesetlerini enkaz altından çıkarmışlardı. Annesi ve diğer iki kız kardeşi sağ olarak kurtarıldı. Annesi, genç kızın öldüğüne kanaat getirip, onu terk etmiş ve Muzaffarabad’daki kampa gitmişti. Genç kızı başka bir yardım kampına yolladılar. Depremin beşinci günü Türk ekibi, 45 yaşında, üç çocuk annesi bir kadını 105 saat sonra Muzaffarabad’daki evinin enkazı altından çıkardılar. 48 yaşında, esnaf olan kocası Mahmood Farooq Marchal çok sevinçliydi. Şöyle dedi bize: “Çok mutluyum çünkü hayat arkadaşım tekrar bana döndü ve şimdi yepyeni bir yaşama yeni baştan, beraber başlayabiliriz. Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim Türkiye…” Yaklaşık beş yaşlarında bir kız çocuğu, günlerce yıkıntıların altında sürünerek, emekleyerek karanlığın içinde hiçbir şey görmeden dolaştı ve yüz saat sonra diğer sağ kalanların enkaz altından başka birisi çıkabilir düşüncesiyle açtığı karanlık delikten kendi elleriyle çıktı. Beş yaşındaki kız çocuğu çok yorgundu ama bilinci yerindeydi. Depremin ilk akşamı korkunç, sağanak hâlinde bir yağmur yağdı. Şimşekler öyle kuvvetliydi ki her şimşek çakışında masam titriyordu. “Allah daha çok azap vermekte kararlı!” diyordum ama yanılıyordum her zamanki sınırlı aklımla. Yetmiş yaşlarında bir adam, molozların arasından sızan yağmur suyunu emerek, içerek hayatta kalmayı başardı ve Salı günü 80 saat sonra Muzaffarabad’daki üç katlı binanın enkazından sağ olarak İngiliz ekibi tarafından kurtarıldı. Adı bilinmeyen başka bir adam da enkazın altında yağmur suyu içerek hayatta kalmayı başaranlardandı. On gün sonra Pakistan resmî rakamlar 50 .000 ölü sayısını gösteriyor. Gayrı resmîler altmış binin üzerinde. Şimdi gökyüzüne bakıyorum. Sivil ve askerî uçaklar, halikopterler semayı kaplıyor. Sonra paraşütler. Paraşütlere asılı erzak, yiyecek ve içecekler yeryüzüne iniyor. Yavaş… Yavaş… İnsanlar onları kapabilmek için birbirine giriyor yeryüzünde, ikinci bir deprem daha. Sarsılıyoruz… |
Bu Sayının Diğer Yazıları
Çizgi-14 / Behice Kolçak ŞarkWhat is The İmam? / Gülşah Nezaket Maraşlı
Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -18 / Şiraze
Dost İlinden Gelen Ses / Kadriye Yılmaz
Japonya, Japonca ve Japon Şiirine Dair / Muhittin Fırıncı
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…