İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu”
İnsanı merkeze alma fikri her devirde önem arz etmiş ve etmeye de devam edecektir. Hayatın şekillenmesinde, hukuki ve iktisadi kriterler oluşturmada, bilim ve sanat çalışmalarında, inanmak söz konusu olduğunda, paylaşımda ve hemen her hususta özne olmuştur hep.
Yıkımda, zulümde, sömürüde; yönetmede ve normal hayatta söylem ve kurguların ana teması insandır.
İç dünyası ve kendisi ile münasebetleri, eşya ve çevreyle ilişkileri, ihtiyaçlarından naşi oluşturduğu ri-batlar bunun farklı varyantlarıdır.
Uzaktan bakanların göremeyecekleri bir simülasyon da değildir.
Her canlı insanla temaşa halindedir.
Her din, her ideoloji, her kurum ve kuruluşun, düşünce ve sosyal hayat bazında her disiplinin insanla ilişkisi vardır.
İnsan merkezdedir.
Ona dair konuşulanlar ve yazılanlar her alanda sayılamayacak kadar çoktur.
Ruh ve bedeni, aklı ve iradesi, hayatı ve ölümü hangarıdır ilim beldelerinin.
İnsan hayat, insan tabiat, insan dünya…
İnsan eşref-i mahluktur.
“Her insan fıtrat üzere doğar” buyuruyor Peygamberimiz.
İnsan; tertemiz ve günahsız bir şekilde dünyaya gelmiştir şüphesiz.
Onu kendi haline bırakmıyorlar. Dün olduğu gibi bu gün de altın ve gümüş madeni olan insana saldırıyorlar.
Düşünme ve akletme yetisinden hareketle mizaç ve karekterine dair keşifler yaparak ruh ve beden yapısının ayarıyla oynuyorlar.
İnsan üzerinden kurguluyorlar her şeyi. Önce fıtratını, kimyasını, fikrini bozuyor ve sonrasında teklifler sunuyorlar iyileştirmeler adına.
İnsan kuşatma altındadır.
Kendisiyle fıtratı, kendisiyle İslam arasında her devirde olduğundan kat kat fazla duvarlar örülüyor. Eğitim, aile, sosyal hayat, evrensel hukuk, sosyal medya, teknoloji gibi hususlarda zaman zaman iteklenen projelerin kimi maddeleri yürürlüğe konunca daha bir net görülüyor.
Genleriyle oynanmış gıdaların mahkûmu, ilaç sanayinin malulü kılıyorlar.
Dijital alemin kapsama alanında, bilgiye hızlı ulaşım, iletişimi dakik ve kolay kılma, sosyal hayatın ihtiyaçlarını oradan görme gibi yeniliklerle donanırken ve bunu kendi lehine kullanması gerekirken, kendisine emanet edilen zaman ve ölçülü olma ve oto-kontrolü kaybediyor insan.
Şehirleri yıkan, insanları yerlerinden yurtlarından eden, son model silahlarla ayırım yapmadan katliam işleyenler, birileri yaşasın diye birilerini öldürenler, kimi dizi, oyun ve filmlerle fıtrata muğayir ürettiklerine insanı zorunlu müşteri yapanlar, iletişim aygıtlarıyla algı operasyonları yapanların da insanla bir hesapları var.
Onu fıtratından uzaklaştırmak istiyorlar.
İnsan azizdir.
Her insan güzel yaratılmıştır.
Hakikatle kendisi arasında perde olacak ne varsa onu görmesi, o tuzağa kendisi ve başkalarının da düşmemesi için gayret etmelidir.
Önce yarar sonra değer yok.
Önce değer.
Önce insan.