Hikmet, Hakk’ı arayış yolunda ulaşılacağına inanılan menzil… Evrendeki her şeyin yaratılış sebebi… Çekilen düşünce sancıları… Yüreğin derinliklerinde duyulan hakikate erişmek kaygısı… Hakk’a teslimiyetin zirvesi… Sözün kısası dünyaya değil Allah’a kul olmak hassasiyeti…
Bu yolculukta insan teki nelere katlanmaz? Ayrılıklara, zorluklara, eziyetlere, kavgalara, saldırılara velhasıl akla hayale gelmez sayısız saldırılara katlanır şu dünya sürgününde insanoğlu. Çünkü sonunda O’nun rızası söz konusu.
Hikmet burcu dert sahibi olmak… Bir arayışın peşinden koşmak… Bu yolculukta zorlu sınavlara tabi tutulmak… Bazen karanlık dehlizlere bazen ucu bucağı olmayan sahralara ve bazen de ormanın derinliklerine düşmek… Bu zorlu sınavları aşma yolunda kararlılık göstermek… Korku ile ümidi yüreğin derinliklerinde aynı anda hissetmek… İşte onlar arayanlardır. Elbette bulanlar da arayanlar olacaktır hiç kuşkusuz.
Hikmet burcunun peşinde koşan kişi, her şeyden önce gönlünün derinliklerinde samimiyet barındırır. Bu samimiyet dolayısıyladır ki Rabbimiz’in şu hitabına muhatap olur: “Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” 1
1 DİB Kur’ân-ı Kerîm Meali, Bakara Suresi 269. Âyet-i kerime. Elbette Rabbimizin insanlara yönelik bu hitabı da bize göstermektedir ki, hikmet sahibi olanlar aynı zamanda hem hayır hem de akıl sahibidir. Bu da nur üzerine nurdur. Çünkü hikmet, hayr ve akıl sahibi olmak Rabbimizin bizlere lütfedeceği sonsuz nimetler arasındadır.
Kendilerine hikmet verilen hayr ve akıl sahipleri bir zorlu sınavı daha aşmıştır. Artık onun için dünyaya ait olan hiçbir şey bir değer taşımaz. Çünkü onun gönlü geçici olana asla prim vermez ve böyle Hak yolunun âşıkları arasına karışır. Bu yolun yolcularından Niyâzî-i Mısrî bu durumu şu beytiyle bizlere ifşa eylemektedir: “Ey Niyâzî gönlüne âşıkların hikmet dolar / ‘Küntü kenz’in haznesinden yana yana hû deyü”
Hikmet, hayr ve akıl sahibi olan kişiler Allah rızasından başka hiçbir şeye dönüp bakmazlar. Ama buna rağmen her türlü cefayla karşılaşan, iftiralara uğrayan ve hücrelere hapsedilen hikmet, hayr ve akıl sahipleri tüm bunlar için ne üzülürler ne de onları dert olarak görürler. Çünkü bu kişiler Allah sevgisini gönüllerine nakşetmiş ve hikmet burcuna erişmiş güzel insanlardır. Hayat onlar için burada bitmez; yine gönüllerindeki insanlara ulaştırmak için zorlu yolculuklara çıkmaya hazırdırlar.
Bu yolculuklarda karşılaştıkları zorluk ve sıkıntılar o raddeye gelmiştir ki, her şeyi bazen sükût diliyle karşılamaya çalışırlar. İşte bu hâl, onların kemale erişlerinin de işareti sayılır. Hikmet, hayr ve akıl sahipleri kemale erdikleri anda zaten onlar muratlarına ermişlerdir. Artık bu aşamada hiçbir zorluk tanımazlar.
Türk şiirinin bilgelerinden Behçet Necatigil bu noktada şöyle seslenmekte: “Doğu’nun İslâm klasiklerine bakarsak, gurbetleri, hasretleri bize yalan geliyor. Ancak hikmete bağlıysa o gurbetler, o hasretler; düzenli yanıp sönüyorlar karanlıkta deniz fenerleri gibi. Kurdukları hisarların harcında mıcır yok, hikmet var; hikmetlerle kalmışlar.” İşte tarihin karanlık günlerinde deniz fenerleri gibi insanlığa ışık tutanlar, bu hikmet ehli değil midir?
Mehmed Âkif ise insanlığa şöyle seslenir: “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol / Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol”
Evet, Allah’a dayanmak, O’nun rızası için çalışmak ve hikmete teslim olmak insanlığın hayat yolculuğunda uyması gereken temel ilkeler… Başka söze gerek yok.
1- DİB Kur’ân-ı Kerîm Meali, Bakara Suresi 269. Âyet-i kerime.