Yol Gösteren Ses

Zamanlardan bir zaman, dünyanın çok da gürül­tülü olmadığı bir zamanda, bir şehzade sabah aniden yatağından kalkar ve arayan gözlerle odanın içinde dönüp durmaya başlar. Aradığını odanın içinde bulamayınca sarayın diğer odalarını dolaşır, her şeyi didik didik eder. Ne annesi, ne de babası onun bu haline bir anlam veremez.

“Aradığın nedir?” sorularına da cevap vermez. Bahçeye çıkar telaşla. Her köşede aynı muamma. Gittiği her yer umudunu biraz daha kırar. “Bu ses” der sürekli, “bu ses”

Atını hazırlamalarını ister ve atlar atına son sürat uzaklaşır önce saraydan sonra şehirden. “Bu ses” çığlığı içinde büyür durur.

En darda olduğu zamanlarda yardımına koşan dervişin huzurundadır şimdi. Şehzadelikten, şan şöhret ve şatafattan uzak bir duruş ile dervişin karşısına geçer. “Bir ses” der, “Susmuyor, yakınımda gibi ama çok uzağımda sanki. Tam buldum derken uzağıma düşen bir ses.”

“Gecemi gündüz eden, yakını uzak eden bir ses. Sanki içimde çınlayıp duruyor. Ne kadar arasam da bulamadığım bir ses.”

Derviş şehzadeyi sessizce dinler. Konuşmaz uzun süre. Öylece dinler hem şehzadeyi hem de sesi.

“Bu ses” der “Bu ses senin sesin. Sesin kaynağı sende. İçinde çınlayan bir ses. Kulak vermeyi unuttuğun, dinlemediğin, umursamadığın bir ses. Artık öyle bir hâl aldı ki bu ses senin dışına çıkmak istiyor. Bana ses ver diyor. Beni duy, beni anla, benimle hareket et. Aklınla beni birleştir. Birleştir ki aldığın kararlarda senden, duygularından bir şeyler olsun.”

Bunları der ve susar derviş. Şehzade de susar. Çok uzun susar. İçinin büyük parçalarını yerli yerine koyana kadar susar.

“Anladım. Ses benim. Bütünüyle, parçasıyla bana ait bir ses. İçimin sesi. Unuttuğum, kulak vermediğim, ihmal ettiğim ses. Bir şeylere karar verirken sadece aklımı kullanarak kararlar verdiğim için kırdığım kalplerin sebebi, bana söz hakkı düşünce söylediğim sözlerin tesir etmemesindeki gizemin sebebi işte tam da buymuş.

Kalbimin sesine kulak vermediğim için koca­man sarayın içinde yaşadığım büyük yalnızlığımın sebebi kalbimin sesini duymamammış.”

Ellerine sarılır dervişin. Elini kalbinin üstüne bastırır. Duyduğu sesin şimdi daha çok farkındadır. Saraya doğru sürerken atını artık sesin de sesin sahibinin de farkındadır. Arada bir sesi daha çok hissetmek için elini kalbine götürür.

***

Bir an için dünyadaki bütün sesler sussa. Sessizliğin sesi kaplasa her yeri. Bir kuşun kanat vuruşları bile duyulmasa. Yaprağın yere düşerken çıkardığı hışırtı bile sussa bir an. Bir şairin kalem sesi de dindirse içindeki tufanını, bir kenarda demlense.

Dünyanın sesleri susunca kapatıp gözlerini bir sese kaptırmak gerek kendini. Seslerin hepsinin kaynağı, bütün sesleri yöneten, seslerin orkestra şefi. O varken her şey var, onun sesi olduğunda bütün sesler dolduruyor dünyayı.

Bir meydanda, bütün sesler sustuğunda duyulan tek ses; kalbin sesi. Elini kalbine koymana gerek yok. Bütün sesler sustuğunda duyulan tek ses kalbin sesi. Elini koyduğunda kalbine hissettiğin gümbürtü seni ayakta tutan bir güç, bir heyecan.

Hiçbir sesi duymasa da kalbin sesine kulak vermeli insan. O ses varsa her şey var, o ses duyuluyorsa her ses duyuluyor demektir.

Bir adım atarken kalbin ritmine kulak vererek atılan adımların keyfi hiçbir şeyde yok. Kendini dünyanın en yabancısı hissettiğin bir yerde ve zamanda olsan bile kalbinin sesine kulak verdiğinde bulacağın yer dünyanın merkezidir.

Kalbin şifası dua. Kalbe deva Yaratıcı’yı anmak. Kalbin en güzel hali Yaratıcı’sını andığı an. Kalp iyi bir ecza bulursa kendine sahibinin en güzel yol göstericisi olur. “Biliniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” müjdesi kalbin yolunu gösteriyor. Allah’a anan bir kalbin dolduğu huzur sahibinin de ilkbaharı olur. Kalbin ritmiyle dolar taşar insan.

Uzak limanlarda aramaya gerek yok. Yanı başında dönüp duran bir huzur var. Dünyaya yayılan bir rayiha gibi sonsuz bir esenlik kaynağı kalbin sesi. Tarifsiz bir huzur içinde, “ İşte kalbim, nereye olsa giderim. Hangi yokuş olursa olsun çıkarım. Hangi savaş olursa olsun yüreğimle girerim savaş meydanına. İnanmanın huzurunu ve görkemini dolu dolu yaşarım. Kalbimin sesini doldurduğum cevher içimin kuytularını aydınlattı. Artık ben ben­den çıkan bir ışığın ardına düşebilirim.” diyerek yaşamaya başlayabiliriz. Yeter ki kalbin sesi bizi terk etmesin.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

İnsan / Şeref Akbaba
Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -99 / Şiraze
Rüzgâr Bizi Sürükleyecek / Abdullah Ömer Yavuz
Benin / Bir Garip Müslüman Diyarı / Ahmet Mahmut Şen
Hikmet Burcu Peşinde / Erdoğan Muratoğlu
Tümünü Göster