Yüksek Ruhlu İnsanlar

Yüksek ruhlu insanlar yetişmeden, erdem ve onur sahibi insanlar çoğalmadan toplumun mutlu, milletin huzurlu olması mümkün değildir.

Yüksek  ruhlu insanlar bahar yüzlüdür.

Yüksek ruhlu insanlar çaresiz ve muhtaç kimselerin gönlüne ışık ve sıcaklık verirler.

Güzel ahlak sahibi, halis ve temiz yürekli bu gönül erleri, muhteşem bir mazisi olan milletimizin bağrından tarihin her döneminde çıkmıştır. Günümüzde de bu ışık filizleri vardır. Kolay yetişmezler. Ve milletin yükselmesi, devletin yücelmesi için alın teri, göz nûru dökerler. Fikir üretirler. İdeallerinden asla taviz vermezler. Ancak siyasiler, aydınlar, diplomatlar, bürokratlar “erdemli toplum, ideal insan” fikrinin ve idealinin emrine girmezse, millî tecrübeleri göz ardı ederlerse devletin temelleri sarsılır.

Yüksek yerde oturanlar ve aydınlar milletini tanımıyorsa, halkına yabancı ise durum vahimdir. Erki elinde bulunduranların yüksek ruhlu olması ya da yüksek ruhlu ışık insanlarla irtibatlı olması gerekir. Buluşmayı sağlayacak olan istek de ilim ve irfan sahibi olmaklıktır. Bilgili ve duygulu olmayan duyarlı da olamaz. Duyarlı olmayan “adalet ve emanet” bilincine de sahip olamaz. Bu oluşumu sağlayacak olan en büyük güç de Tanrı sevgisidir.

Yüreğinde Tanrı sevgisi olmayandan şefkat ve merhamet beklemek abestir. Öğüt vermek ise fırtınaya söz geçirmeye çalışmak gibidir. Öyleyse boş kalabalıkları kurtarmak lazım. Bir araya getirmek,  işlerini kurmalarını sağlamak, kendilerine, ailelerine, devlet ve millete faydalı olmaları için yol göstermek, organize etmek lazım.

Okumak, anlamak, anlatmak lazım. Fikirlerinden beslendiğimiz üstatları yeniden okumak, yaşayanlarını bulup ellerini öpmek, hassasiyetle  dinlemek lazım.

Gelip geçici mevki-makam sebebiyle kendini diğer insanlardan üstün gören, avamî ifadeyle ayakları yere basmayan  kişi yüksek ruhlu değil, faziletsizdir. Bu itibarla “iyilikte yarışma, sevgiyi çoğaltma, bilgiyi paylaşma” ilkemiz olmalı. Vefâ duygusunu hep yaşatmalı, çocuklarımız, torunlarımız “erdem ve kerem” sözcüklerine yabancı kalmamalı. Evet ekonomi ve teknoloji çok önemlidir. Fakat manevî kalkınma olmadan maddi kalkınma asla olmaz. Ruhlar yükselmeden, insanlar yükselemez. Ruh ile beden, madde ile  mânâ, gönül ile kafa arasında tabii bir münasebet vardır. Bu orantı yoksa  bütün dengeler altüst olur.

Üç şeyden korkmak ve  süratle uzaklaşmak, üç şeye de yaklaşmak gerekir. En tehlikeli üç şey; benlik, gurur ve nefistir. En faydalı üç de; tevazu, erdem ve  onurdur… Gerçeği görebilecek göz, hakkı duyabilecek kulak lazım. “Penceresiz eve güneş ışığı giremez, bacası olmayan evin ocağı tütmez.”

Yüksek ruhlu model insanlara ihtiyacımız vardır. Onları yetiştirebilme mecburiyetimiz vardır. Aksi yönde yetişenler ya maddenin ya da başka milletlerin emrine girerler. Fakat yüksek ruhlu gönül insanlarının yönünü hiçbir güç değiştiremez. Sağlam imanları sayesinde hiç şaşırmazlar, yanlış karar vermezler.

Yüce Yaradan hepimize yüksek ruhlu, alçak gönüllü olmayı nasip etsin; devletimize, milletimize zevâl vermesin.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Yüksek Ruhlu İnsanlar / Naci Gümüş
Yeşilçam 12 Eylül’ü Sorguluyor / Gülşah Nezaket Maraşlı
Yalnızlık Bir Kıştı Dinmeyen / Naz
Tömbeki Üstüne veya “Nargilemin Dumanı, Yokt... / Reşit Güngör Kalkan
Talebe, Hafız ve Hattat / Fatma Balcı
Tümünü Göster