İki Kutlu Eylem: Okumak ve Yazmak

Yazmak, hüsran’dan kurtulmanın bir yolu olarak çıkıyor karşıma…

Bir kulluk eylemi olarak algılıyorum bu amaç ve çabayı.

Dolayısıyla benim yazma amacım ve çabam da kendimi, dünyayı, öncesini ve sonrasını anlamak şeklinde özetlenebilir. Bütün bunları anlayarak ve bütün bunlara anlam katma çabasıdır beni yazmaya sevk eden şey. (s. 8)

Bize verilen her şey, nimettir.

Ama söz bütün her şeyin birer nimet olduğunu kavramamızı sağlayan en büyük nimettir. İçimizdeki sır yumağı onunla çözü-lüyor. (s. 12)

Yûnus un şu sözü hep aklımızdadır:

“İlim, ilim bilmektir

İlim, kendini bilmektir

Sen kendini bilmezsen,

Ya nice okumaktır…”

Dolayısıyla “okumak”, “kendini bilmek”ten sonra “Hakk’ı bilmeye” dönüşür.

Aksi takdirde “kuru emek” olur okumalarımız.

Okumak ve yazmak…

Biri olmasa diğeri de olmuyor.. Burada yasmayı konuşmak olarak da düşünebiliriz.

Yazmak da konuşmak da iki kutlu eylemdir. Yeter ki, hakkı bildim ve verelim.

Yeter ki söylenmeye değer sözümüz olsun. (s. 14-15)

Yazma amacımızı, okuma amacımızı kendi dünya görüşümüzün doğruları belirlemeli…

Yazmanın, okumanın ve yaşamanın bir sorumluluk olduğu asla unutulmamalı. Aksi halde farkında olmadan yaptığımız yanlışı savunmak zorunda kalabiliyoruz. Böylelikle okur, ya-zardan; yazar okurdan kopmuş oluyor.

Kalem, insanı, onun meselelerini, acısını anlatmayacak da neyi analatacak? Kalemlerimiz, hakikatın tercümanı olmayacaksa ney yarar bunca şiir, bunca yazı? (s. 21)

İnansın veya inanmasın hiç kimse “Kutsal Kitap”a ilgisiz kalamaz ve onu hiç değilse bilgi planında olsun bilmeyen kimse kendini yazar, şair vb. kimlikle tanımlayamaz. Başkalarını okumayanlar ya da okuyup da bunu gizleyenler öncelikle kendi düşüncelerinin doğruluğundan emin olmamış kimselerdir. (s. 26-27)

Yeniden okumalarda belki de en şanslı kitaplar şiir kitaplarıdır. Ezelî ve ebedî olanın tutanağı sayabileceğimiz şiir kitapları hiç solmayan güller misali, kokularıyla renkleriyle bizi hep ken-dilerine çekerler. (s. 29)

Her evin kütüphanesini bir Yunus Divanı süslesin. Yunus ilahileri yeniden söylensin her yerde… Her gün bir Yunus şiiriyle başlayalım güne… Akşamı onun­la karşılayalım, sabaha onunla çıkalım. (s. 35)

Yazar, okuyucunun; okuyucu da yazarın dostudur.

Yazarı, salt üreten, okuru ise salt tüketen olarak görmek ve kitabı metalaştırmak ne kadar ilkel bir anlayıştır. (s. 19)

Nitelikli bir okur olmanın hakkını ver­mek, gereğini yapmak gerçekten de çok zorlaştı günümüzde… (s. 22)

Şair, yazar okuruyla buluşmalıdır. Kimsenin buna diyeceği olamaz. Ama bunun şiirin haysi-yetine ters düşecek yanlış tutumlara, uygulamalara dönüşmemesi gerekir. (s. 25)

Eğer bir toplumda, en kolay anlaşılır okuma metinleri diyebileceğimiz gaze­telerin satış oranları nüfusun yüzde onunu dahi bulmuyorsa, bu ülkede şiir kitapları bin, romanlar iki bin civarında satıyorsa, dolayısıyla bilgi ve fikir düzeyi bakımından ortalığı halkın güzel ifadesiyle “diplomalı cahiller” kaplamışsa, ortada okumayla ilgili çok ciddi ve önemli sorunlar var demektir. (s. 41)

Konuşmak ve yazmak… Anlamlı ve insanî faaliyetler ikisi de… Ama susmak daha anlamlıdır.

Üstelik zor bir iştir. Çünkü susmak bir iç konuşmadır ve zor ve anlamlı oluşu da buradan gelir… Yazar, bu anlamda öncelikle kalbiyle konuşan insandır. Kendisi olmak istiyorsa böyle olmak zorundadır. Susmak, bir anlamda aktif bir faaliyettir. (s. 80)

Ama bulmamız gerekir. Bulmak için de aramak… Sayıları az da olsa var onlar: ken­dilerine ulaşmasak bile eserleri kütüphane-lerde, kitapçılarda bizleri bekliyor… ilimle aydınlanmayan, sanatla güzelleşmeyen bir kafa… böyle durumdan günahtan kaçar gibi kaçmamız gerekmez mi? (s. 93)

Bütün bunlardan sonra şunları söyleyebiliriz. Bir kalbimiz var bizim. Bizi insan yapan, düşünen, hisseden, analiz, sentez yapabilen yanımız kalbimizdir.

Oranın bir sultanı vardır. Her organ bu sultanın buyruklarına göre hareket eder. Öyleyse, kalbimiz üzerinde çokça tefekkür etmeli, insanlığımızı kalbimize göre tanımlayan Kur’anî anlayışı yeniden içselleştirmeliyiz. (s. 59)

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Teheccüd Ezanı / Şeref Akbaba
Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -98 / Şiraze
Vaveyla / Ferhat Nitin
Virgül / Mehmet Sertpolat
Tecellî / Birol Yıldırım
Tümünü Göster