sesime bağırdım duymadı işte
bir ölünün dudaklarında kalan
son harf kadar sözüm
yaraların beyazsa kar sür suluysa yağmur
kanlı ise gül yârin gülüşüne usulca düşen
yâremi bulur mu dersin yâr emi
dağları ırmaklar azar azar taşır denize
karanlığın koynunda uyuyan yalnızlığın rüyası
yine yalnızlıktır körebe oyununda sobelenen çocuk
minareler taştan örülmüş ezandır elif
yüzümüzü çok tükettik bulvarlarda âdem
oysa ruhumuzda kalû belâ alnımızda secde izi vardı