çay hüzündür bir bak rengine anlarsın gülüm
kalbime çöl kumundan hölük ayazından kundak
baba dağların içi sımsıcaktır başı karlı olsa da
ellerim cebimde hiç gelip gitmedim acılara
kar yangını kokar güveyisi cephede gelin
siyah gözlerine yakılır ağıtlı kına
busesine kan kuyularına indim zifirî sevda
ipekyolu hanlarında kışlayan ayyarların nefesiyle
terli atlar gelir sonra seyisleri ölmüş tavlalara
cana dâr kurdum ene’l-hû dedim verin salâ
halvet der encümendir gönlü hak âşıklarının
gerdanına dizilir vahdet bahrinin eliften incileri