İnsanca yaşamak yükünü
omzundan atalı insana dağ
dağ gibi yaraları insanın
hiç atları olmadı rüzgârdan
(istisna Süleyman)
ama arkadaşları oldu atlardan
Başı dinç kalmadı taş gibi
teniyle uyudu uyandı teniyle
iç içeydi gül katı cenneti cehennemi
ayıklayana ethicalar dökülür giderdi
Kışı yazı doruklar gibi bohçasında
içi mevsimler sarmalı, nesneler mahşeri
tahıl, taht, tabut, tüm tayflar
ve tarikler; tarzlar, tekkeler, ekoller
kullar, kullar ve kullardı…
Mağaradan ününü duyduğunuz adam
içlense, içerde hava tutsaklıktan ölürdü
arı dağ başındaki
yücelikten, ondan öte durandı
Ayrık bir ıstırapla yarılırdı dam
su gözlerinin diplerinden kaynardı
su kuyusu
göğün aradığı adam