Ocak

Ocak, ne güzel kelime.

Evi var, ateşi var, bacası var, dumanı var, aşı var, ekmeği var.

Kızak kaymış çocuklar birikir önüne ısınmak için sobaların.

Anneler ekmek pişirir sac üstünde çocuklarına.

Dedeler, nineler tesbih çekerler ateşle birlikte.

Sonra masallar, hikâyeler anlatırlar torunlarına.

Ne hayaller kurulur sıcak mı sıcak.

Ne geceler sabah olur onunla.

Komşuya kimi zaman bir tava küllü köz verilir.

Sonra gökyüzünün mavi ocağından lapa lapa kar yağar.

Yeryüzünün kahve ocağından gül gül ateşler yükselir.

Ocakla gelin güveyi olur kar.

Üşümüş kar ısınır bacalara düştükçe.

Dağların ocağı ise başkadır, yanardağdır ki patladı patlayacak.

Kara trenlerin de ocağı vardır, bilir misiniz?

Sevdiğine kavuşanların, kavuşamayanların.

Gurbette, alnı terle, elleri kürekle nasırlanmış işçilerin.

Tipiyle, boranla dağ başında kala kalmış kamyon şoförlerinin.

Serçe parmağına kına yakılan askerlerin.

Ve şâirlerin, ediplerin ocağı vardır kelimelerden.

Hangi harf tutuşturur kavlanmış cümleleri.

Harlanmış yürekleri.

Ocakta ateş var, gönülde şiir, masada koyu bir çay, dışarda kar.

Şimdi Ay Vakti ocağının başında şiir, hikâye, deneme, inceleme yazıları okuma zamanı.

Haydi ocak başına dostlar.

                                                                                            Ay Vakti

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Derin Bir Nefes Alıyorum Anadolu Gibi / Mustafa Uçurum
Kar Suyu / Müştehir Karakaya
Nerdesin / Nurullah Genç
Ne Çok Kendini Gösterdin Ey Nefsim / Selami Şimşek
Dağ Yükü / Semra Saraç
Tümünü Göster