Sosyal hayat, eğitim, insanın ruhu, fizyolojisi ve tabiat…
Dünyanın belli bölgelerindeki işgaller, zulümler, yıkımlar.
Her taşın altından bir proje çıkıyor.
Zaman zaman beliriyor, gaye demine erişince de çekiliyorlar.
Makro ve mikro projeler bir mühendislik, bir arka plan, bir alan işgalini de beraberinde getiriyor.
Tahribata ve yıkıma yol açan ve içinde bulunanların farkında olamadıkları bir hal ve vaziyete bürünerek.
Uygulandıktan sonra, sonuçları üzerinde yıllar süren tartışmalar, konuşmalar.
Dâhili ya da harici;
Ben projeyim diyen hareketlenmeleri herkesin ve her kesimin, dahası her yönetimin fark etmesi mümkün olmayabiliyor.
İnanan, inandırılan tebaa.
Külfete maruz kalan da katlanan da o.
Ve zayiat.
Menfi olanlarından bahsediyoruz.
Bu anlamda proje, mühendislik kelimeleri hep bir kuşku ve nefret hissi doğuruyor.
Eğitimle alakalı olarak, uygulanmış ve sonuçları değerlendirmeye alınmış olan “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi”nden, sonuçlar açıklanınca haberdar olundu.
Aile yapısı sağlam kalmış, bozulmamış bir coğrafyada, onu bozmak için bundan daha etkin bir yol ve yöntem bulunamaz.
Bu tür projelere sarılmak yerine, eğitim alanında çalışmaları bulunan düşünür, akademisyen, yazar ve arazideki eğitimcilerin birikimlerinden yararlanılıyor zaten. Bunlar neden pas geçiliyor, neden sadece biçilen rolün aktörü olunması isteniyor.
Projeler pek çok.
Tarih boyunca var oldular ve olmaya da devam ediyor.
İnsanı her gün daha bir yalnızlığa iten mimari anlayışından, sağlığıyla oynanan tarım politikalarına,
Her platformda gündemin birinci maddesi olan dine dair, kitlelerin önünde, zihni karışıklığa sebep olacak hususları tartışmaya varıncaya kadar çeşitlenen projeler.
Toplum da sonrasında kabulleniyor.
Hep dışarıdan değil, içeriden de olabilir.
Projeler çok.
Akletmek ve düşünmekle de emrolunmuşuz.
Arka planı bilinmeyenler problem.
Problemsiz insan bu projelerden uzak durmalı.
Müspet, insanlığın faydasına olanlar ise herkesin baş tacı.