ipil ipil yağan yağmurda ıslanan kuşların kanadındaki koku
bulut kokusu göktendir belki bir çocuğun uçurtmasından
çobanların türküsünü mağaralara saklar dağlar dumanla
şimdi avuçlarımdaki yaraları beşiğinde sallasa da güller
içimdeki aşk bülbülü kaç bin gül kanatır seherlerde
uyumaz ki rüzgârda dalgalar ne kadar koyu olsa deniz
aslında giden yollardır yâre sen değil anlasana ey yolcu
yoksa çıkıp beklerdi dört gözle o dolunay ve yıldızlar
beklerdi bir anne gibi pencere önünde iki büklüm kesilip
bırak hiç değilse dudaklarım gülüşünün bahçesinden geçsin
yağmurun yüzünü ağaçlar ezbere bilir unutma
gökyüzü karanlığı içine çeke çeke sabahlar