Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -26

ne’msin, belki hem belki dem…
lâ’sın, illâ’sın
bana benden evlâsın

Yûsuf un sevdası, kanlı gömlek                                                     
oldu Yakub’a dem’                                                                                                  

çöl fehm etti                                                                                                            
şak şak yarıldı kumlar
kervan uzaklaştığında kuyu başkaydı
kulûb başkaydı
kûrab başkaydı

Şirâze, cinnetim beklemede
dehşetim beklemede
hiddetim, hezimetim, ahkemim beklemede
bekleme­de cümlesi kitabın Şirâze
söz dizdim suznâk bir besteye
seni saldım beklemelerin ertesine
beni hep­ten akıntıya bıraktım
çek kürekleri şimdi
çek kürekleri
ileriye, geriye, ötelere
ne çıkarsa artık bahtına

aşk beklemede
taht beklemede
hitâb beklemede

berk yırtar semayı bir çeşit ağıt de
bir çeşit ağıt de
bir çeşit ağıdımsın Şirâze

mermer zeminde uçuşur tüllerin;
iz’in alnımda, yazı’mda, karlı baharın bana hediyesi tutsaklığımda
esaretimin sittîn senesi üzre yazılmış üçüncü beytinde gizlenmiş
acıtır prangalarım Şirâze
şâz oldum, mecaz oldum,
yörelerin dilinden kayan cevheri aralanmış içi boş bir saz oldum
olmuşların
olacakların
olmalarını olurundan geçirdim
enikonu kendimi inceledim de ziyânım Şirâze

İstanbul titrer sen fark etmezsin;
Anadolu sallanır doğu’dan batı’ya, batı’dan doğu’ya; tutunamazsın
benim lâhutî küskünlüğüm Şirâze, bir kendime
bir bana, hep bana
heft iklim dolaşsam bu küs­lüğü kör delik bulup atamam
Şirâze ben bu aşk ile ya heder olur biterim, ya tamama ererim
bîpayan Şirâze; erbain’im Şirâze; mevtim, bâhirim,
cevf-i leylim…

bir katre sevdan ile yürürüm
çökmüş bedenimi sürüklerim zilâlin peşi sıra
haşiş hükmünde iken gıptadayım güle, süsene, benefşeye
azım Şirâze,
Belts yönünde toprağa kavuşmuş sirâcım
olsa olsa kendi etrafında dönüp duran, dönüp dönüp duran,
döne döne pervâne bir naz’ım Şirâze

bir zedeyim; kıyıda kal, köşeye sıkış, olduğun yerde pus’um Şirâze
Cidelik dillen artık, o gün­lerden arta kalan kelimeleri bulup

ne anla beni, ne anlat beni, ne arala penceremi, ne de an beni Şi­râze
hiç üstüne hiç’im; gittim gideli, gittin gideli hiç üstüne hiç’im Şirâze

savrulamadım
savuramadım
bakışlarım düştü Şirâze,

eğilip toplayamadım
zûl müdür
ben’i senden koparamadım

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Yamalı Bohça / Ay Vakti
Zamanla Yarış Olur mu! / Naz
Yüz Yüze, Güz Güze… / Reşit Güngör Kalkan
Yalnızlığın Göğünde Çoğalır Issız Çığlıklar... / Necmettin Evci
Ver Bana Gözlerini Bu Akşam Yolum Irak / Şeref Akbaba
Tümünü Göster