jaledârım, bu gece vakfedeyim
tulû et
vechini göreyim
Selahaddin Eyyubi devri idi
bir at şahlanıp doğu’ya yöneldi
sin’di
mim’di
vav en şık duruşunu alıverdi
kağıtlar dolunca bütün hâller suya işlendi
dervişler bir bir giderken bir ah işitildi de
Altay titredi
dedim “hayat”, dedim “ey hayat”, dedim “hayat mayat” Şirâze
eski ve kaba ve biçimsiz binaların duvarlarından dökülen tozları
yerde serili duran muşambanın yırtık yanları
perdesiz pencerelerden görünen gökyüzünün süzülen gri tonları ile hayat geçiyor Şirâze
zor ya da kolay, düz ya da dik, az ya da çok, dar ya da geniş
günleri giyinip oturuyorum
balta girmemiş ormanlar kadar özgür
susuz topraklar kadar hazin yanlarımı bir araya getirip
en verimli dönemini yaşayan ressamın mahâretiyle
Asya steplerine çiziyorum ne duydum, ne buldum Şirâze
seni gören zehr içmiştir elinden, oldu türâb
gayrı kemyâb
ben de Şirâze ol sebepten; harab, bîhâb, bîtab
ahdettim, ahdettim, ahdettim; bitirmeyeceğim seni bitene kadar hayat
biliyorum ki paha biçemediğimsin; bihtersin, bekâya ertelediğimsin
biliyorum ki Şirâze; buram buram sızı; belki Sina’da, belki Mina’da bekleyen tını,
her nazardan sakındığım en mahrem yanımsın
Şirâze sen; benim benden kaçırdığım, benim benden sakladığım bir endâm-ı hayâlsin
düşüm, huzur u sükûnum, sürurum; çehresi ay, varlığı hayy, yokluğu vay Şirâze
gecelerde göğe doğru seyrimiz; mahyâlardan bakıyorum, ne varsa sende bana yasak
sokaklarında, tozlu yollarında, yosun kokulu avlularında her ne ise karşılaştığım tuzak
öylece, taş dama asılmış bir eski hasır gibi kalakalsak
değil seni, değil beni, ummâna batan gemileri birer birer yaksak
sekizinci rengim, beşinci mevsimim, keşfedilmemişim Şirâze
yani ki imkânsızın altına atılmış imzam, adı “meyl” koyulmuşum…
bunca âşıklık temrini arasından sıyrılıp tarihe yazılmak zor
Vera, Jeinka, Aklemina ile Anişoura
sus mağarasının eski dersliğinde mârifet üzerine tâlimdeler
tütsüler, karanlığın fısıltısı, bir de rutubet
her gelene eşlik eder
aşkı zevke tebdîl ettiler / hevâ
aşkı gecelerin karanlığında lekelediler / keza
aşkı sığ zeminlere kilitlediler / ezâ
çendan Şirâze
ben böyle nereye bir bilsem
ben böyle terk-i diyâr, ahkâr, ağrâr, aguş-i bîkarar
gökten kurbet akar azar azar
Hazar! sana geldim kıl karar
kıl karar Şirâze
eyleme beni
ey’leme beni