Ay Halesi

Söz sadır olunca, kelimeler bir anlama matuf kullanılınca geri dönüşü de olmuyor. Anlatanla muhatabın anladıkları arasında sıkışıp kalıyor kimi zaman. Söyleyen oluyorsunuz bazen, bazen de söylenen. Muğlak, müphem, meçhul bir koridora girerseniz söz yumak değil, yumruk oluyor. Ya sizin, ya da muhatabın alnına değiyor. Övgü, yergi, sevgi ifade eden kelimeler de yerinde kullanılmalı.
Uluorta betimlemeler de yapılmamalı.
Hak edişi olmalı, karşılık bulmalı.
Söz yere düşmemeli, düşürülmemeli.
Yanlış anlamalar olduğu gibi, yanlış mana vermeler, yanlış yorumlamalar da oluyor bazen. Sadece söz değil, hal diliyle anlatılanları da doğru algılamak ve yorumlamak gerekir.
Sonrası zan devreye giriyor.
Doğru olan; muhatabı zanna götürecek sözden ve halden kaçınmaktır.
İnsanın kendini ifade etmesi o kadar da kolay değil. Yetiştiğiniz muhit, aldığınız eğitim, içinde bulunduğunuz sosyal çevre, dahası yaratılış bunda etken oluyor. İnsan kendini anlatamadığı için bocalıyor, sürçü lisan ediyor, ya da söylediklerinden pişmanlık duyuyor.
Meramını nasıl anlatacağını bilemiyor.
Manevra, atak nedir bilmiyorsa işi daha da zorlaşıyor.
Söz ay halesi, nur halesi olmuyor.
Havada kalıyor.
Med-cezirler yaşanıyor sonrasında.
Hal diliyle ya da söz olarak söylenenlerin neden ve niçinleri üzerinde durduğunuzda, gel-gitleri kolaylıkla müşahede edebiliyorsunuz.
Ay olmak güzel, nur halesi olmak da.
Anlaşılmamak hoş değil.
Anlaşılması için de sözü anlaşılır kılmak gerekir.
Söylediklerinizi kendiniz anlamadığınız halde muhatapların anlamamasından şikâyetçi olmak yersiz ve anlamsız.
Gerek tarihi, gerekse bu günü gözlemleyince, görüyoruz ki anlaşılmamaktan şikâyetçi olanların sayısı kabarıktır.
İlim-irfan ehlinden, sanatçıdan, yazardan, dahası sorumluluk alanı mucibince yaşadığı aile ve muhitte örnek olandan, iz bırakanlardan nicelerini vefatlarından sonra tanır, kıymet veririz.
Anlaşılmamışlardır.
Değer üretmek ve değerli olmak atölyede olmaktır.
Onlar bilinmenin değil, eserin ve hakikatin peşindedirler ve bir gün anlaşılırlar.
Hasılı, sözü eğip bükmemeli.
Tartarak konuşmalı.
Nur halesi olmalı.
Olmalı ki, doğru söylensin, doğru anlaşılsın.
Pervane ve mum.
Sözümüz olsun.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Hal ve Temyiz / Ay Vakti
Nasıl Yoğrulmuş Olduğuma Dair / Alâaddin Soykan
Her Yanım Yâr / Selami Şimşek
Acının Tadına Doyum Olur mu? / Kadir Gültekin
Kederidir Nesrin Hanım’ın ki Şiir; Göğsündeki Gize... / Ali Yaşar Bolat
Tümünü Göster