I-
Yol, sabırdan yoğrulmuş bir Eyyub’tu kağnımda.
Akşamın arka kapısından damlayan gözlerimin üstüne
Hüthüt’ler uçmuştu ansızın zeytin dalından
Yaralar açılmış, kan değmişti
Yüreğimin hiç bitmeyecek olan ayazına.
II-
Ve işte yakamozu gözlerinin
Herkesleşmiş bir rüyanın en sapa rıhtımında
Koygun perdelerimizde paslanırken yalnız türküler
Küçeleri satılmış diyorlardı o eski şehrin
Ki bıçağı asılmışken İbrahim’in
İsmail’in sırrıydı sarkan fail-i meçhul kuyularda.
III-
Şimdi, avutulmamış günlerin şafağında
Yusuf eşsiz hüznüyle gelir içimin koyaklarına
Söz yalımları üşür kayıp nehirlerin,
Ve bir kâr tanesine öykünmüş ellerinin
Bataklığı diriltilir eskimeyen Mısır’da
Yorgun yolcular kurgulanıyor şarkılarla
-hem nasılsa-
“Geçiyor upuzun yıllar kısacık yollarda…”