inzivâ medresesinin
münzevî talebesiyim şimdi
al yalnızlığımı ört üzerine Şirâze
al Şirâze yalnızlığımı, ört üzerine
belki o vakit bırakıp her şeyi,
gelirim bir yerlerden başlamak için
hiç gitmemişim gibi, “hiç” olmamışım gibi
al yalnızlığımı ört üzerine Şirâze
bitsin birilerinin üzerimdeki hükmü; bu sefâlet, ihânet, eziyet
yaşamak’ dediğimiz
verirken almayı ihmâl etmiyordu hiç
al da ört şu yalnızlığımı üzerine Şirâze
gören göz, duyan kulak, inanan yürek sanki bilinmeyen bir yerde hata yapmıştı
ya da ben bir şeyleri sonlandırabileceğimi anlamak için biraz daha sürünmeliydim
sebeplerin sonuca götürdüğü söylenirdi de, hangi yolun seçileceğinden bahseden yoktu
ben bulmalıydım, bulup kendimi inandırmalıydım
insanların harcanabileceğini de harcanmadan öğrenmeliydim sırf kendimi korumak için
eğer savunmasızsan kimse savunmuyordu seni
düştüğünü gören hızlandırmak için o düşüşü elinden geleni ardına koymuyordu
al yalnızlığımı ört üzerine Şirâze
“sevdiğini incitir insan” diyenleri haklı çıkaracak kadar kapanışım
rüzgâr ektiğim günlerin sonrasında biçilen fırtınalarım
geceleri katettiğim menzillerim
bir şiire vurulup da hiçbir şiiri çözemeyişim
ve tek bir mısrayı Şirâze’m, bir ömür belleyişim
al yalnızlığımı ört üzerine
al Şirâze yalnızlığımı, ört üzerine
yapacaklarımı yaptıklarımla bir türlü örtüştüremeyişim
ve nerede ve nasıl ve ne zaman sonlanacağını bilemediğim şu gitmelerim
hepsi bir “yaşandı bitti” noktasının etrafında gezinen cümlelerim
al yalnızlığımı ört üzerine de
erisin buzlarım, erisin öfkem ve hiddetim
hiç değişmeyecek sandıklarım
gün gelip başkalaşıveriyordu
buralardayım uzun zamandır
bir gün’ü bekliyorum sanırım, bir gün’ü
her şeyi derin bir huşû içinde göz hapsinde tutuyorum
her duyduğum söz hafızamda kayıt altına alınıyor
sınırsız depoluyorum da
bir gün limiti dolduracağım ihtimâli üzerinde hiç durmuyorum
sonbaharın yaprak dökümünde her yer sarı rengin hükmünde
ve ben bunu depresif buluyorum
bu yüzden işte, al yalnızlığımı ört üzerine Şirâze
doğru olanı yapmak her zaman mutlu etmiyor
mutlu olmak adına tüm düşünceleri bir kenara bırakarak
yırtarken yazdıklarımı
hani “niye mutlu olmaya bu kadar çaba” cümlesiyle kol kola geçiyorum ara yolları
dişlerimi sıkmaktan, nefesimi tutmaktan, kendime saydırmaktan
asla vazgeçmiyorum
bu yüzden, al yalnızlığımı ört üzerine
al şu yalnızlığımı sen at Şirâze
nereye gidersek gidelim
hiç değişmeyenler vardı
gökyüzü gibi
insanın hiç unutmadığı şeyler var
ya unutamadığından, ya unutmaya meyli olmadığından
ya da hep hatırlatmaya hevesli ayrıntılara rastladığından
ben zihin çıkınımı karıştırdığımda öyle çok unutulmuşlarla karşılşıyorum ki
“hayret” diyorum kendi kendime, hayret
bu bir zihin oyunu
bu, benim zihnimin bana bir oyunu Şirâze
al yalnızlığımı ört üzerine
al yalnızlığımı Şirâze, ört üzerimize
ve bitsin bu yalnızlık oyunu