buzlu saçaklardan düşüyorum orta yerine insafsız tenhalıkların…
sen ben de mürteciyken…
acıdır, büzgü büzgü sarmalar bağrı.
yüreğim ki, karia
bir yanılgı ki, deprem, yerle bir etti aşkın doruklarını
kelimelerim karaya vurmuş bir kere
yolu yok yutmanın, yolu yok unutmanın
bir vurgun benim ki, kanadı meksur bir lale belki…
söze çiğ vurmadan, benliğini çalmadan, hükmünü kaldırmadan…
unutarak her şeyi, unutmayarak hiç bir şeyi…
anıtlar dikerek beled-i yamanın göbeğine…
bir savaşçı edasıyla kılıç sallayarak varakların üzerinde…
kayıtlara geçecek bir cinayet haberi gibi…
uzaktan gül,yakından kan kokan…
ben ki kırgınım, değmesin âhıma kimseler
yüreğimin bir ucundan diğer ucuna hicretteyim şimdi.
zulmedildi aşka! yerim yok bu diyarlarda.
yerim yok ihanet kokan ücralarda.
kaç kere geçtim sabahlara kapan kuran gecelerin içinden.
ben hep boz bulanık… ben hep gamgüzâr…
ben hep ebr-i teessür…
sen!hep külli muhayyel…bilmiyorsun. müntehir bir aşk uğruna feda ettiğimi kendimi.
tıpkı ipek böceği gibi…
kalbine ipek sundum,kalbime kara vurdum.
ve yok oldum. ben y-o-k-u-m!o var.
salınıp duruyor yokluğumun üzerinde.
ipek bilmedi kozanın kendisi uğrunda feda edildiğini.
yaşananlar giyotine giden bir mahkumun acısı kadar dokunaklı.
kaç kere ölüme koştum soluk soluğa…
yetişemedim yine de.pranga vurdum bu ömre.
azaplar verdim gecelerime.
yeşillerimi çiğnedim. en deli halimle dualar ettim oysa…
nafile, dibe vurdu tüm tedbirlerim.
tarihleri yaktım.
tüm zamanlar aralık kadar acımasızdı çünkü.
soğuktu. yalancıydı. ve sen… yusuf sandığım mütenezzil!
nârevandın yüreğime, bilemedim!
halime karalar bağladı, brindar akşamlar.
kapılar kapandı, dünya kilitlendi üzerime.
bîgirân ağrıdı bedir…
şüride hâl kaldı güneş, ay ve on bir yıldız.
zaman zemheriydi.
katlime fermandı sessizlik…
yüreğime cellat.neden? neden kastettin muradıma?
ne istedin yüreğimden, mor ufuklara demirlenmiş gözlerimden?
şimdi parça parça ömrüm, haddi hesabı yok kanamaların
seni yakup misâli sevdiğim için suçluyum.
hatırladıkça saçlarıma esen rüzgarları, kıyameti kopuyor umutların…
işte tam da burada, oylumlanan sorular ortasında,
her şey bitti derken…gökten dağlarıma kıvılcım ağar.
en çok ağlamaklı sayıklamalar duyulur yatağımın tenhasında.
döküle döküle tütsülenmiş morlar kalır benden geriye.
sen, inancın bekaretini bozandın.
iki büklüm kılandın karanfilleri.
yağmaladığın ben değil,yıllanmış baharlardı, nevruzları kıskandıran…
gelip geçti işte.kalmadı senden yana hiçbir imge!
ne ellerinde toprak kokusu, ne gözlerinde kumru…
sen yusuf değildin ki. ben yanıldım.
yordum yüreğimi hiçliğine.
yordum yüreğimi kör kuyularının gizemine.
vefasız kaldım kalbimin gerçek sahibine.
yüreğimi yormanın aşka vefasızlık olacağını unuta unuta…
ya sen, uğruna kan ter içinde kaldığım!
sana yakışan ne kaldı geriye? hayır!
sonsuza kadar yut kelimelerini. yok ol, varlığıma en uzak noktalardan bile…
konuşursan, fütursuzluğuna lanet okuyacak arş-ı âlâ…
çek git! gönlümün ummanından…
soluk aldığın her an âhım ulaşacak bedenine., çürüyeceksin.
unutma! ahde borcun var.
onurunu zedelediğin her şeyin hesabı var.sorulacak bir bir…
hani nûpelda masalı? hani? yanarım. yanarım ki,
nasıl kırdıysan aşkın onurunu
nasıl savurduysan çakır derelerden topladığım incileri
nasıl ziyan ettiysen düşlerimin hasadını
nasıl çaldıysan muradımın hikmetini
nasıl erittiysen yirmi bir yıldır kalbimde duran,
yusuf yüzlü kartanemi
nasıl boynu bükük bıraktıysan gülşenimi
nasıl öldürdüysen beni….işte öyle!işte öyle olasın!
aşkta kısas olmaz sanırdım.
oysa, yanıldım.
sen de
ya-nı-la-cak-sın…
zaman: sene-i sûzan.
yer: çah-ı yusuf.
hâl: ah-ı derun