Mevlana Muhibbi İki Kadın Şair: Leyla ve Şeref hanım

Hz. Mevlânâ, sadece şiir söyleyen değil hakkında Yunus Emre gibi şiirler de söylenen bir sufî şairdir. Özellikle, Divan edebiyatında pek çok şair,  birer Mevlânâ muhibbi ve müntesibi olarak onunla ilgili şiirler yazmışlardır. Bu durum, zamanla Mevlevilik etkisinde şiir yazma şekline de dönüştüğü için Türk edebiyatı içerisinde bir “Mevlevî edebiyatı” doğmuştur.
Bu edebiyat, özellikle XIII. asırdan itibaren çok gelişmiş, Ahmet Fakih, Şeyyad Hamza, Yunus Emre, Sultan Veled ve Âşık Paşa’yla başlayan bu gelenek, daha sonra, Nef’i, Nabi, Neşati, Şeyh Galib, Yenişehirli Avni, Esrar Dede, Keçecizâde İzzet Molla, Enderunlu Vasıf, Akif ve Pertev Paşa gibi isimlerle Tanzimat sonrasına kadar devam etmiştir. Cumhuriyet devrinde de Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Hasan Ali Yücel, Halide Nusret Zorlutuna gibi şairler, Mevleviliği konu alan yahut Mevlânâ övgüsü ve sevgisini dile getiren şiirler yazmışlardır. Günümüz şairleri arasında da bu tür şiir yazan şairler vardır. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Arif Nihat Asya, Bekir Sıtkı Erdoğan, Yavuz Bülent Bakiler, Feyzi Halıcı bunlardan bir kaçıdır. Yabancı edebiyatlarda da bu tür şiirler yazılmıştır. Alman şairi Hanns Meinke, yine Alman doğu bilimcisi Annemaria Schımmel, İranlı şair Sadık Sermed, Kanadalı James George akla ilk gelen isimlerdir.
Mevlânâ konulu şiir yazanlar arasında hanım şairler de bulunmaktadır. Bunlar arasında dikkatimizi hemen çeken iki şair, Leyla ve Şeref Hanım’dır. Edebiyat çevrelerinde daha çok “pür âteşim açdırma sakın ağzımı zinhâr/Zâlim beni söyletme derûnumda neler var” mısralarıyla başlayan şarkısıyla da tanınan Leylâ Hanım, İstanbul’da doğmuştur. Doğum tarihi bilinmemektedir. Şairliğinde en büyük tesir, Mevlevi tarikatına mensup dayısı, şair Keçecizâde İzzet Molla’dır. Onu kendisine şiirde üstad kabul eden Leyla Hanım’ın, şairliğe yönelmesinde aile çevresinin de tesiri olduğu muhakkaktır. Zira münevver bir aile ortamında yetişmiştir. Edebiyat tarihçileri onun  “derviş ruhlu, hür fikirli ve olgun bir kadın” olduğunu belirtirler.
Çok kısa süren bir evliliğinin ardından eşinden ayrılıp kendini tamamen edebiyata veren Leyla Hanım, tam anlamıyla bir Mevlânâ muhibbidir. Ama, onun Mevlânâ ile ilgili şiirlerinin temelinde sadece mücerret bir Mevlânâ sevgisi yatmaz. Söylendiğine göre o, Mevlevilik tarikatına intisap etmiş, 1848 yılında vefat edince de, bu intisabından dolayı Galata Mevlevihânesi bahçesine defnedilmiştir. Leyla Hanım’ın bir Mevlânâ müntesibi olarak yine bir Mevlevi şair olan Şeyh Galib’e de hususi bir alakası vardır. Bu yüzden şiirlerinde Şeyh Galib’in etkisi oldukça fazladır. Onu adeta kendisine şiir vadisinde, dayısı İzzet Molla’dan sonra ikinci üstat olarak kabul etmiş, onun çizgisinde şiirler yazmıştır. Leyla Hanım’ın şiirlerinde de diğer divan şairlerinde olduğu gibi asıl tema aşktır. Bu duygu işlenirken aşkın beşeri boyutuyla birlikte ilahi boyutu da ele alınmış, bu çerçevede bir çok gazelinin sonunda ismen Mevlânâ da anılmıştır. Ayrıca Mevlânâ ile ilgili müstakil şiirleri de vardır.

Şeref Hanım ise (1809-1861) Mevlana muhibbi bir başka kadın şairimizdir. O da Leyla Hanım gibi kültürlü bir aile ortamında yetişmiştir. Babası hem müderris hem de şair bir insandır. O da Leylâ Hanım gibi sadece bir Mevlânâ muhibbi değil aynı zamanda Mevlevilik müntesibidir. Kimi kaynaklara göre Kadirilikle de münasebeti vardır.
Leyla ve Şeref Hanım’ın Mevlânâ sevgisi ve bu sevgi çerçevesinde şiirler yazma şeklindeki ortak noktalarını, kişiliklerinde ve kısmen hayatlarında da görmek mümkündür. Şeref Hanım da Leyla Hanım gibi derviş ruhlu, olgun bir kadındır. Onun şiirlerinde de Mevlânâ sevgisi önemli bir yer tutar.  Divanında Mevlana ve Mevlevi büyükleri için yazılmış şiirleri vardır. Yine her ikisi de hem divan geleneğinden hem de Mevlânâ muhabbetinden dolayı divanlarında tevhid, münacat ve naat türü şiirlere çokça yer vermişlerdir.
Şeref Hanım, Leyla Hanım’ın aksine ömür boyu evli kalmış fakat bir çocuk sahibi olamamıştır. O da ölümünden sonra Yenikapı Mevlevîhânesi bahçesine defnedilmiştir.
Şairlik noktasından bakıldığında ise her iki şairin de asıl önemleri yaşadıkları asrın bilinen ilk kadın şairleri olmalarıdır. Her ikisi de divan sahibidirler. Leyla Hanım, gazel ve şarkılarıyla devrinde epey bir ilgi uyandırmıştır. Dini ve tasavvufi şiirlerinde de çok başarılıdır. Ayrıca Farsça şiirler söyleyebilecek kadar da bu dile hâkimdir. Yine dayısı ve Hocası İzzet Molla’nın bazı beyitlerini tazmin bir gazelini tahmis etmesi, Bağdatlı Ruhi’nin terkib-i bendine nazire yazması gibi özellikleri de vardır.
Şeref Hanım ise vezne hâkimiyeti, kusursuz söyleyişi, duygu ve hayal inceliği bakımından Leyla Hanım’dan daha üstün bir şairdir. Kuvvetli nazım tekniği, sade dili, mahalli söyleyişlere yer vermesi yönüyle dikkat çekmiştir.  Şiirlerinin çoğu dini ve tasavvufi temalıdır. Özellikle Kerbela konulu şiirlerinde ve naatlarında çok başarılıdır.
Bir başka ortak yönleri ise ikisinin de hayatları boyunca geçim sıkıntısı çekmeleridir. Ama, bir kez daha söylemek gerekirse; onların müşterekleri ne olursa olsun, en önemli ortak özellikleri Mevlevi ilk kadın şairlerden olmalarıdır. Divan şiirine çok büyük bir yenilik getirdikleri söylenemese de bu yönleriyle edebiyatımızda özel bir yerde durmaktadırlar.
MUHAMMES
Genc-i esrâr-ı nihândır Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Cism-i dervîşâne cândır Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Şemsveş dehre ayândır Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Reh-nümâ-yı sâlikândır Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Şem’i bezm-i âşıkaandır Hazret-i Monlâ-yı Rûm

Etmiş ol hünkârı Mevlâ cümle şâhânın şehi
Dergeh-i vâlâsına meansûb olan çıkmaz tehî
Şems ü Mevlânâ değil mi âlemin mihr ü mehi
Rûşenâyî-bahş-dildir hâk-i râh-ı dergehî
Dest-gîr-i bî-kesândır Hazret-i Monlâ-yı Rûm
————
Deff ü neyle bendegânı durmayıp devrân eder
Devr-i aşkın görse kâfirler dahı îmân eder
Hemçü bülbül Gülşen-i aşkında ney efgân eder
Şemm-i bûy-ı feyzi ta’tîr-i meşâm-ı cân eder
Nefha-bahşâ-yı cihândır Hazret-i Monlâ-yı Rûm
LEYLA HANIM

GAZEL
Mahzûn-ı dilem şâd et yâ Hazret-i Mevlânâ
Vîrâneyim âbâd et yâ Hazret-i Mevlânâ
Ömrüm güzer etmekde hep râh-ı mecâzîde
Bir başka yol icâd et yâ Hazret-i Mevlânâ
Küh-sâr-ı tecellîde vecd ile kemâlâtım
Reşk-âver-i Fenhâd et yâ Hazret-i Mevlânâ
Ahvâl perîşândır dünyâda vü ukbâda
Allâh için imdâd et yâ Hazret-i Mevlânâ
Ümmîd budur ancak son demde Şeref-zâra
Allâh adın evrâd et yâ Hazret-i Mevlânâ
ŞEREF HANIM

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Çizgi-9 / Behice Kolçak Şark
Şehr-i Ayıntab’dan Eski Bir Şehir’e Me... / Reşit Güngör Kalkan
“Hayatü’s- Sahabe” Mütercimi Meh... / Fatma Albayrak
Vaktin Duaya Erişi / Hüseyin K. Ece
Taş Kırmak / Şeref Akbaba
Tümünü Göster