Sanatın İşlevi

Genelde sanatçının dış dünyadan etkilendiği akla gelir de sanat eserinin dış dünyayı ne ölçüde etkilediği fazlaca dikkate alınmaz. Bu konu özellikle “sanat ne işe yarar” sorusuyla gündeme getirilerek sanat eserinin dış dünyaya olan etkisi de bu çerçevede tartışılır; irdelenir.
Sanatın işlevi konusunda çok değişik görüşler dile getirilmiştir. Örneğin Can Grande “İnsanlığa seslenen şiirimle, yaşayanları acınacak hallerinden kurtarmak; mutluluğa kavuşturmak istedim”(1) diyor. Demek ki şair içinde bulunduğu toplumun yaşayanlarını acınacak durumda görüyor; onlara şiiriyle seslenerek onları bu durumdan kurtarmaya çalışıyor.
Bazıları ise sanatın işlevini öncelikle insanın kendisinde bulunan güzel hasletlerin ortaya çıkarılması şeklinde ele alıyorlar. Kimileri ise insanın yaşadığı sıkıntıları, özlemleri, umutları; hüzünleri, vicdan azaplarını dışa dökerek bir nevi hafiflemesi, kendini bulması olarak yorumluyorlar sanat eserini.
Goethe’nin “Genç Verter’in Acıları” adlı kitabındaki kahramanı Verter’i intihar ettirerek kendisinin intihar etmekten kurtulduğu anlatılır.
Kalpazanlar’da Andre Gide “Niçin bu kitabı yazdım; onu yazmak gerektiği için. Bütün bunları içimde taşısaydım sanırım rahat ölmezdim” der. (2)
Bu noktada insanın içini dökmesi olarak ortaya çıkmaktadır sanat. Bu da sanatçının soluduğu atmosferle yakından ilgilidir. Sanat eseri kimi zaman insana haz verir; bizi kendimizle yüzleştirir, heyecan uyandırır.En önemlisi de bize kimi ahlâkî yargılar aşılar. Örneğin kötülerle iyilerin mücadelesini anlatan eserler, kötülük ve kötülere karşı çıkmak gibi bir ahlâkî tutum kazandırabilir.
Sanatın bir başka işlevi de farketmeyi sağlamasıdır. Her gün önünden geçip gittiğimiz bir ağaç, belki bir tabiat manzarasını seyrettikten sonra daha bir dikkatimizi çekebilir. Ayrıca sanatın bir vatan hasreti ve bir hatırlama olduğu da söylenmiştir. “Dinle ney’den neler hikaye etmede/Ayrılıklardan şikayet etmede”
Kısacası insanların hakikati idraki salt belli bilgilenme yöntemleriyle değil, sağduyu (vicdan, akl-ı selim) yetisinin uyandırılmasıyla mümkündür. Bu açıdan sanat, insanların içsel (vicdani) yanını ortaya çıkarma yolunda bir imkandır.
İnsanın kendisi olduğu dönemde ortaya koyduğu bir imkan olması hasebiyle sanat, insanın kendinden kaçamadığı kendini gizleyemediği bir alandır. Dolayısıyla düşünsel alanda kendini gizleyebilmek mümkünken sanat alanında bu mümkün olmamaktadır. Sanat eseri olarak ortaya konulan kimi ürünlerin gerçekte  sanat olmaması, insanın kendini     gizleme çabasına sanatı aracı kılmaya çalışması sonucudur. İçinde insanı bulamadığımız ürünler bu açıdan sanat eseri de olamamaktadır. Çünkü bir eserin sanat eseri olabilmesi insanî özden beslenmiş olmasına bağlıdır. İnsani özün örselendiği, yıpratıldığı bir ortamda sanatın ayağa kalkması, insanın yeniden dirilmesi anlamına gelecektir. Ve sanat insanı keşfedenler eliyle gerçek anlamına kavuşacaktır.
Çünkü sanatın gücünü farkeden egemen güçler, her dönemde sanata bir ideolojik aygıt işlevi yüklemeye çalışmışlardır. Sanatın imkanlarını kullanarak gerçek sanatın etkisini ideolojik aygıta dönüştürdükleri sanat (!) ile engellemeye çalışmışlardır; çalışmaktadırlar. Onların kendi ideolojilerini yüklemeye çalıştıkları sanat (!) her zaman insani öze toslayıp tuzla buz olacak; köpük gidecek öz kalacaktır.
1- Estetik ve Ana Sorunları-Suut Kemâl Yetkin, Shf. 66.
2- a.g.e., Shf. 59.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Çizgi-4 / Behice Kolçak Şark
Eylülde Yeniden ve Yine Ölebilmek! / Nesrin Çaylı
Anlamak ve Anlamak / Bilal Kemikli
Haberin Olabilsin Diye / Feride Sezer
t = m / Şahin Taş
Tümünü Göster