Peygamberimiz(s)buyuruyor.
“Öğreten, öğrenen, dinleyen ya da ilmi seven/destekleyen ol, beşincisi olma, helâk olursun!”
Gönülde olan öğrenme arzusudur.
Okuma isteği olan herkes, kitapla dostluğun peşine düşer
İlim beldesinin kapısından girmek ister.
Her anne ve baba çocuğunun nitelikli bir eğitim almasını arzu eder.
Hafız, müfessir, muhaddis, fakih olma emeli, bu yolun saliklerinin sevdasıdır.
Allah’ın ayetleri olarak tanımlanan kâinatı inceleyen ilimlerden biriyle mücehhez ve insanlığı aydınlatacak bir ilim adamı olmayı kim istemez.
Dolayısıyla, bilimsel araştırmalar yapmayı.
Kültür, sanat ve edebiyat alanında donanımlı eserler vermeyi.
Ah gönülde olan…
Gönülde olan.
Önce niyet, sonra gayret.
* * *
Sempozyum, konferans ve panelde dinleyiciysek notlar almakta fayda var.
Ders dinlerken de öyle.
Kıymetlidir tuttuğumuz notlar.
Vaaz, hutbe, sohbet ve ikili konuşmalarda, dinliyoruz sadece, not almak yok.
Gönülde kalan esastır.
Dikkatli dinleyeceğiz. İyi bir dinleyici olursak, kabiliyet varsa iyi bir konuşmacı da oluruz.
Hafızada kalmayanlar varsa, bir başka sohbette yakalamaya gayret edeceğiz ya da bir başka dinleyenle müzakere ederek hatırlamaya çalışacağız.
Kaleme, kâğıda gerek yok.
Gönülde kalanla yetineceğiz.
Gönülde kalan.
* * *
Talebe olmak, ilim öğrenmek; kalemdir, kâğıttır, nottur, tekrardır, müzakeredir, mütalaadır.
Hepimiz biliyoruz ki çok, çok hoştur.
Tatmayan bilmez.
“Efradını câmi, ağyarını mâni” bir tarif yapacak olursak; İstikrardır.
Yarı gecelere kadar yapılan ezberlerin, tekrarların, özet çıkarmaların, hele de ilmi müzakerelerin tadı damağımızdadır her zaman.
Kaçarak, bahaneler üreterek, savsaklayarak, ilim öğrenilmez.
Gönülsüz olmaz, gönüllü olacak.
Gönüllü.
Yarınlarda beklenen olduğunun da farkında olacak.
“Gel beri hasretim
Dünya bekliyor, zaman bekliyor
Ekin bekliyor, harman bekliyor
Yürüyüş neferi ferman bekliyor
Bu çağ el uzatmış derman bekliyor”