Sahnenin Dışındakilerden Sahnenin İçindekilerine

Selam ile diyeyim, bana sorduğunuz ama cevabını birlikte bulacağız dediğiniz sualin peşinde hayli yol kat ettim. İnsanlar, “İstanbul mahalleleri (gibi)yirmi-otuz senede bir çehre değiştire, değiştire yaşarlar”, düsturundan hareketle; insan düşüncesinin derinliğinin abartıldığı noktasına geldim.
Çünkü büyük düşünce denilen şey, “bir nevi şahsi mitolojinin sarayı” olarak ortaya çıkıyor. Ne dersiniz, büyük düşünüşün “bütün bu insanlar(ı) bana öyle geliyor ki; olacakları şeyi olamamışlar. Bir duvar önünde asıl yollarını değiştirmişler, yahut da oldukları yerde kalmışlar.” Aslında düşünceleri,yaşamları ayrı ayrı ele alındığında, “hepsi çıkmaz sokak, sönmüş lamba gibi insanlar.” İnansalar da, inanmasalar da hepsi kadere bağlı, bir türlü razı olmamalarının nedeni; “hiç biri kendi hayatını yaşamıyor” olduğundandır.
Söz etmeye cesaret edemediğimiz şey, Rilke’nin bize tembihlediği “ünlü bir insan hakkındaki yanlış anlamaların toplamıdır” sözünde yatıyor. Farklı bağırışların nedeni, farklı görmeler değil: “O kadar birbirimize benziyoruz ki; (Siz) bir körden pek farklı mı sanıyorsunuz gördüklerini(zi)? Bunun için tüm kurtuluş muştularını ellerindeki Eski Ahit’ten sunuyorlar. Duyduğumuz “bu ses üst üste hicretlerin, hasretlerin içinde yetişmiş, onların içtimai miraslarıdır.” Ve tek başlarına kaldıklarında görüntüleri; “imdatlarına çağırdıkları sanat perisiyle konuşan bir eski zaman şairine benzeşiyor.”
Aramalarıma devam ederken, büyük düşünüşün “saadetini atlayıp geçiyorum” bir Sthendal edasıyla. Çünkü bunların, “yüzlerinden keder akan bu halkın arasında sadece ıstırap verdiğini” görüyorum.
Son mektubunuzda bir İtalyan talebenizin benimle aynı arayışta olduğunu ve onu bulmamı istemişsiniz. Bütün buluntuları elimde ancak, bu büyük düşünüş yazıtları “İtalyan mizacının tesiriyle bir opera-komik çeşnisi (halini)almış” ve benim kurmacalarım metne hem başkalarının imgelemini taşımak, hem kendi imgelemini var etmek yönünde bir yol alış… Görebildiğim kadarıyla İtalyan kaderdaşımla, “aramıza gece gelirken demir külçelerini gördüğüm gemiler girmiş.” Biraz düşününce, “kaçta birimiz sevdiği muharrirleri tam anlar”ki?
Büyük düşünüşün peşindeki savaşımın inkıtaya uğraması, beni üzüntüye sevketmesi yadırganacak bir şey değil. “Biz küçükler, bir bakıma zaruretle başeğmeyi öğrenmiş olan büyüklerden fazla, hazmedilmemiş mağlubiyetin acısı”nı burnumuzun direğini sızlatacak kadar bir elemle hissederiz.
Benim bu mağlûbiyetimin nedeni; “(düşünceler), arkalarında kendi kalabalığını isterler, onu bulamazsa konuşan hür olamaz” diyen sizin,aklınızla birlikte gönlünüzü de bize açmayışınızdır.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Çizgi-4 / Behice Kolçak Şark
Eylülde Yeniden ve Yine Ölebilmek! / Nesrin Çaylı
Anlamak ve Anlamak / Bilal Kemikli
Haberin Olabilsin Diye / Feride Sezer
t = m / Şahin Taş
Tümünü Göster