Bu öğle yemeğinde karışık salata yemek istemedi. Cidden kafası karışıktı. Gelen asansöre aldırmadan merdivenlerden indi. Yeni arkadaşları, çalıştığı servis, sabah erken uyanmalar zaten ona göreydi.
Hem uzun zaman sonra bu işe girebilmişti. Fırsat buldukça şükür namazı kılıyordu. Ödemesi gereken borçları vardı. Şimdiye kadar korktuğu şeyler olmuştu. Bunlar yalancı korkulardı. Sonra onları yanından uzaklaştırıp gerçek korku(lan)dan korkmaya başladı.
Hayatını kuşatan nesneler, olgular, tasarılar vardı. Önceliklerini biliyordu. Çevresindeki bazı insanların gözü kapalıydı. Gözleri kapalı yürüyenler, zamana, boşluğa, can sıkıntısına çarparak yürüyor, bazen uçurumun kenarına kadar gelip dünyaya düşüyorlardı.
Merdivenleri bitirip 1. kata geldiğinde düşünme potansiyeli gerilemiş “Bilgi İşlem”de çalışan arkadaşını selamladıktan sonra “Gelir-Tahakkuk Servisi”ne doğru yönelmişti. Kalbinde gün görmemiş duygular filizleniyordu. Onları büyümesi için “Eş zamanlı Tepe”ye dikiyordu. Böylelikle kalabalık bir duygu fidanlığı olmuştu. Gözyaşı, bu duyguları hiçbir günü aksatmadan suluyordu. Servisine girip yerine oturdu. Mesainin başlamasına üç dakika vardı. Duvardaki resim dikkatini çekti. Bulunduğu şehrin en büyük sanayi kuruluşlarından bir hediye olarak, çalıştığı servise gönderilmişti. Bu fotoğraf bakıldığında huzur veren “Kendine Yolculuk” fotoğrafıydı. Bakmasını bilene derinliğini açan bir fotoğraf…
Mesai arkadaşları birer birer içeri girdiler. Kalabalık gürültü ile gelir. Öyle de oldu. Arkadaşları dünya meselelerini enine boyuna konuşuyorlardı. Bir soru sorarak onu da sohbete dahil etmek istediler. “Bilmiyorum” diyerek işin içinden sıyrıldı. “Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ererdi.”¹ Göğe doğru yükseldiğini fark etti. Bunu fark edişi bilmediklerinin çokluğunu sezmesiyle aynı anda gerçekleşti. Bürokrasi arz ve rica zinciri içinde ilerler. İşe başlayalı beri öğrendiği kavramların bazılarını cümle içinde kullanmaya özen gösterdi.
Gece örter suçları gündüz oluncaya dek
saklananlar saklanır adına sadece vicdanın ulaşabileceği yere
kimse uğramaz artık azaptan başka bir de ruhu kemiren şüphe
bitirir ömürleri her bulduğu kızıllığı yiyerek…²
Dün gece yatmadan önce yazdığı şiirin dördüncü dörtlüğü geldi aklına. Hayat itaat edecek kadar basit yaşanırdı. Ve yaşanması kaçınılmazdı. Önündeki personel sevk formlarını inceledi bir süre. Tasnif ederek izin yazılarını yazdı. Yanı başındaki sohbet koyulaşmış. Saatin kadranı dördün üzerinden otuz dakika aşmıştı.
Nasihat fırsattır. Öğrenmek bedel ödemektir. Olgunluk zamanı kul-lanma biçimidir. Bu düsturları yaşayarak öğrenmişti. Söyleten iki üç kelime ile uzun parçaları özetleyecek şekilde söyletmişti. Sahiplenmek küstahlıktır. Bir şeyi sahiplenecekse insan, önce verdiği sözü sahiplenip yerine getirmeliydi. Saat beşe iki kala ayrıldı servisten. Gidip imzasını attı. Asansörlerin bulunduğu bölüme gelip çalıştığı birime göre sol tarafta kalan personel asansörüne çağrı şifresini girdi. Şifre; iki, beş, beş, iki, dört, (kare)…
T-9 sözlüğünde bir karşılığı olmalıydı bu sayıların…
Hastanenin A Blok- 3. katında asansörden indi. Binadan çıktıktan sonra evin yolunu tuttu. Bir yol tutturmuş gidiyordu. “Dosdoğru olmayan yollar tehlikelidir.” hatırlatmaları ile dolu idi yolunun üzeri.
Zaman genişledi. Yüzünde üzerinden rende geçmemiş takozlara haddini bildirircesine celalli bir mimik belirdi. Çevresindekiler yüzüne bakınca çekindiler. “Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm”³ İşte böyle bir yüzden -kırmızıçizgilerine dokunulduğu zaman- beklenmeyen bir karşılık buluyordu muhatapları.
Eve vardığında yorgundu. Yorgun da olması gerekiyordu. Yorulmasa dinlenmenin kıymetini bilmezdi. Tezatlar, idrak mimarıdır. Semboller, soyutu akla yaklaştırma aracıdır. Bu çıkarımlı dünyanın öncüllü-sonuçlu kulvarında koşmaya başlayalı epey bir zaman olmuştu.
Yalnız yaşıyordu. Oturma odasındaki kitaplığın raflarına takıldı gözleri. ‘Okumak Yazmak ve Yaşamak Üzerine (Schopenhauer), Yedinci Gün, Sosyoloji Notları, Ağıtlar ve Türküler, Tarikat Kıyafetlerinde Sembolizm, Kur’an-ı Kerim Meali, Basılı Divanlar Katoloğu, Esma’ül Hüsna, Kurtlar Sofrası, Alamut, Kötülük Çiçekleri, Ölü Ozanlar Derneği, Çay Bir Mucizedir, Açlık Oyunları Serisi, Mutlu Olmak Varken, İsyan Ahlakı, Oryantalizm (Doğubilim) Sömürgeciliğin Keşif Kolu.’ İsimli kitapların olduğu raftan bir kitap aldı. Aldığı kitabın içlerinden hangisi olduğunu anlamayacak kadar dalgındı.
Erken uyandığı için erken uyumalıydı. Kitapta bir süre gözlerinin dinlendirdikten sonra rüya görmek niyetiyle gözlerini kapadı. “Az Görülebilecek Rüyalar Kılavuzu”ndan bir rüya seçti. Sonra onu değiştirmek için geri uyandı. Uyandığında aklına kararlı iki dize şiir ilişti.
“Ve bir eğer vurdu Arap atına
Arap illerinde vurulmamıştır.”⁴
“Destan” isimli bir rüya seçti ve rüyayı görmeye başladı. Rüyada bir heyetin karşısına dikilmiş beyanat veriyordu. Morali bozuldu bir ara. Tansiyonu yükseldi. Bakışları dikleşti. Gözlerinin içinde soğuk odalarda saklanan bakışları salıverdi. Bakışları, anlatmak istediklerini söylediklerinden önce soran gözlere bildirdi. “Heyet” beraatına karar verdi. Şimdi sorma sırası kendisine gelmişti. Bana istediğimi verin dedi. “Bana şifreyi verin!”
Bunu öğrenmek için çok az zamanın var, dediler.
Neden az zamanım var, dedi.
Çünkü sadece iki saniye sonra uyanacaksın,
O zaman verin istediğimi, dedi.
Sana istediğini vermeye bizim yetkimiz yok, dediler.
Heyet yetki kullanamaz mı? Dedi.
Heyete kullanacağı yetkiyi kim verdi? (Uyandı.)
Bu rüya da işe yaramadı. Aradığını bulamadı. Serbest düzeyde uyumaya devam etti.
Sabah uyanıp rutin işlerini yaptıktan sonra yola koyuldu. Elleri ceplerinde, elleri dolu, elleri ile ayakkabı bağlıyor; elleri serbest, elleri ile yüzünü kapatıyor. İçlerinde karizması en çok olanı; -elleri ceplerinde-yi seçti. Ve onunla yola devam etti.
İşçiler, eskiyen elektrik direklerini yeniliyor. Söz kesilip tatlı yeniliyor. Takım son maçında üç iki yeniliyor. Eczacı Levent bilmem kaç model arabasını yeniliyor. Yoğun bakım ünitesinde bir hasta hayata yeniliyor. Hayata yenilen hastanın morga indirilen bedenini görünce hastanede olduğunu fark ediyor.
Karşısında üç asansör, her asansörde on kişilik kapasite, çağırsan gelmez, gelse dolmaz, dolsa kendine yer kalmaz. Neyse asansör insanlardan daha disiplinli, şifre soruyor. Bileni gitmek istediği yere uçuruyor.
Şifre: 2-5-5-2-4
Sistemleri kullanmasını öğrenmezseniz sistemler sizi kullanır.
Masasını üzeri yeni bir dağ ismi: “Kâğıt Dağı”
Epikriz raporları, USG’ler, MR raporları, BT’ler… Hepsine dinç bir bedenin çalışma azmi ve iştihası ile bakıp masasına oturuyor. Tam 378 protokol numarası yazıp GYT sorguluyor. “Kontrol edilmiştir.” deyip işini tamamlıyor.
Daha birçok söz, hareket, davranış, sohbet, dedikodu, şirretlik, şehvet, adam kayırma, annesinin yanında işe gelmek zorunda olan +3 yaş çocuklar; işi savsaklama, yüksek makamların âli menfaatleri, megaloman kişilik, üst yönetici tripleri, taraf-gir çekici üslup ile toy insanların kafasına vuran kurt katılımcılar… Günün öğlene kadar olan kısmında vuku bulan; mide bulandıran eşkâller, tavırlar, eşyalar, konuşmalar…
Yemekler yendi. Duruşlar belirlendi. Herkes dört elle işine sarılmadığı gibi öğlen tatilinin yemekten arta kalan bölümüne sarıldı. Zemin katta buldu kendini. Zemin katta dünyadan sonraki hayatında kullanmak üzere erzak biriktiriyordu. İşini bitirdi. Mesai saati yaklaştı.
Karşısında üç asansör, her asansörde otuz kişilik kapasite, çağırsan gelmez, gelse dolmaz, dolsa kendine yer kalmaz. Neyse asansör insanlardan daha disiplinli, şifre soruyor. Bileni gitmek istediği yere uçuruyor.
Şifre: 2-5-5-2-4-8,,, 3-5-2-3-7
_______________________________
1- İmam Gazali
2- “Kırk Damla Gözyaşı” isimli şiir kitabından
3- İsmet Özel
4- Gükten Akın