Yolculuk Nereye

“Tren rayların üzerinde hafifçe hareketlenince ritmik trık trık’larının eşliğinde salınmaya başladı. Yüklemişti yükleneceğini; yolculuk tadında istikâmetince uzandı ileriye, daha ileriye, daha daha ileriye. Hep hüzün düşmüşlerdi adının yanına, oysa şen kahkahaların araya karıştığı da olurdu. Duyardı tren içinde koşturan ayak seslerini; hissederdi her dokunuşu, her gözyaşını ve her sevincin tutuşturduğu kavuşma anını.
Yol boyunca iklimler atlardı; bazen meridyenler, bazen de paraleller. Her karşılaştığı gözde başkaca cümleler okurdu ve öykü içinden öyküler çıkardı karşısına. Bazen çocuklar dokunmak isterdi bazen de kızıl yeleli atlar yarışa tutuşurdu onunla. Benekli, uzun kulaklı, yavru bir köpeğin havlayarak selam duruşunu da hatırlıyordu tren.Her istasyonda birileri biner ve her istasyonda birileri inerdi. Bir dolar, bir boşalırdı tren. Dolar dolar, boşalırdı. Dolar dolar, boşalırdı. Bir daire etrafında sürekli dönüştü bu, durmaksızın. Bir gün sadık dostu gölgesine sormuştu, “senin yolcuların neden hiç görünmüyorlar?” diye. Gölge “ben içini göstermeyen bir trenim” demişti gülerek. Tren, içini göstermeyen bir yerde kaybolmanın çok kolay olacağını düşünmüştü bu yüzden.

“Yalnızlık yolculuk yapanların da, yolcuları taşıyanların da her daim taşıdıkları bir olmazsa olmaz imiş.”

“Yolculuk nereye?” diye sorsam, istasyondaki insan kalabalığı donar da olduğu an’da, der ki bana, “kim bile?” Hedeflediği noktaya ulaşacağından hangi yolcu emin ki.Bu yüzden değil miydi hep hazır olmak o yolculuğa?

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Çizgi-3 / Behice Kolçak Şark
Bekleme, Dönmem Bu Bahar / Hakan Özbek
Ağustos Yüzlü / Erol Erdoğan
Kanı Güneş Gibi Bir Çocuk: “Alâeddin Özdenör... / Selami Şimşek
Kasıt / Esra Karabiber
Tümünü Göster