Başa dönersek eğer; J.R.R. Tolkien “Yüzüklerin Efendisi” romanını yazdığında bütün dünyada tanınan bir yazar olabileceğini düşünüyor muydu acaba? Ya da bilim çevrelerinin kendisi ile alay edeceğini bile bile, ileride fantastik edebiyatın bir numaralı romanı olacak bu kitabı yazar mıydı?
Önce kitabın ünü geldi Türkiye’ye, ardından da kendisi. Üç ciltlik kitap gerçek anlamda bir fantezi sunuyordu okuyuculara. İtiraf etmeliyim ki fantastik edebiyat kültürüm sadece çizgi romanlarla sınırlı iken, böylesine ihtişamlı bir eseri okumak ilk başta kolay olmadı. Tamam kabul ediyorum Örümcek Adam, Barbar Conan gibi çizgi romanları hatmetmiştik ama Yüzüklerin Efendisi bir devrim oldu hayatımızda. Hem de üniversite eğitimi sonrasında. Bazılarına çekici gelmeyen tasvirler, garip bir dünya oluşumu, farklı ırklar, yaratıklar ve daha bir çok fantastik edebiyat ürünü Yüzüklerin Efendisi’nde boy gösteriyordu. Kitaptaki insanların dışında yaratıklarla oluşturulan farklı karakter tahlilleri, bu türün okurları için belki de yeni olabilirdi. Tabii ki Binbir Gece Hikayeleri olmasaydı.Doğu klasiklerinden Binbir Gece Hikayeleri’ni okuyanlar iyi bilirler ki hayal gücünü zorlayacak türden yaratık tiplemeleri ile karşılaşmak son derece normal. Ve bunlar, dini temalarda geçen varlıkların masallara uyarlanmış hali aslında. Yüzüklerin Efendisi ile ilgili yorumlar ya da bilgiler gelirken, Prof. Tolkien’ in yaşadığı savaşların etkisi ve bu savaşlardan etkilenerek hikayeyi kaleme aldığı dile getiriliyor. Bence Yüzüklerin Efendisi’nde karakterlerin oluşturulmasında ve tahlilinde Binbir Gece Hikayeleri’nin de rolü büyük. Binbir Gece Hikayeleri’ni okudunuz mu hiç? Özellikle Yk dan çıkan son dönem hikayeleri okuduğunuzda haklı olduğumu anlayacaksınız. Biz yeterince değerini anlamasak da batı da Haçlı Seferleri ve Ortaçağ medeniyetlerinin en aydınlık yüzü; Endülüs emevileri ile birlikte pek çok esere ilham kaynağı olan hikayeler bunlar.
Yüzüklerin Efendisi ciddi anlamda bir fanatik ordusu oluşturdu kendisine. Dünya sanki başka bir dünyanın özlemiyle “Orta Dünya”ya bayıldı. Bu durumda film haline gelmesi de kaçınılmazdı. Film gecikmeli de olsa karşımıza çıktı. Merak edilen filmin en başta fanatiklerini daha sonra da sinema seyircilerini tatmin edip edemeyeceği idi. Bu tarz filmlerde hikaye ile özdeşleşen okuyucular, genel anlamda ekranda gördüklerinden hoşlanmaz. Çoğu zaman hayal kırıklığı ile biten örnekler vardır.Ancak bu filmde kitabın gerçek okurları, kendi hayal güçleri ile oluşturdukları kahramanların, mekanların benzerlerini buldular. İlk bölümden itibaren Yıldız Savaşları’ndan ve Uzay Yolculuğu’ndan çok daha yüksek bir kaliteye sahip olduğu apaçık ortadaydı.İlk film aslında sonrası için bir hazırlıktı. Farklı türlerden bir “Yüzük Kardeşliği” kuruldu, güç yüzüğü “Hobbit” karakter Frodo’ya teslim edildi ve tehlikelerle dolu yolculuk başladı. Kötülüğün kara iklimi “Orta Dünya” yı yavaş yavaş sarıyor ve bunun etkilerini herkes hissediyordu. Gelişim o kadar ustaca gerçekleşiyordu ki, kendimizi bizzat hikayenin ortasında bulduk. İlk bölümün sonunda herkes görevini üstlendi. Yüzüğün etkisini kullanarak karanlığı yok etmek isteyen Boromir gerçeği yürekleri sızlatsa da yüzük kardeşliği dağıldı. Bu durum genelde her filmin sonunda bir mutlak son arayanlar ve romanı okumayanlar için hayal kırıklığı olarak yansıtılabilir. Ancak baştan itibaren, Yüzüklerin Efendisi’nin üç bölümden oluştuğunu unutmamak gerek.
İkinci film “İki Kule”, artık görevlerin kesinleştiği bir bölüm. Beklenen kral geliyor. Aragorn kılıcı eline alıyor ve Matrix’deki Neo’nun yerine oynuyor. Birinci ve üçüncü bölümlere göre ikinci bölüm hikayenin kavrandığı yer. Ve aslında diğerlerine göre daha bağımsız. Final öncesinde yüreklere su serpen, muhteşem savaş gösterilerinin sunulduğu Miğferdibi savaşı. İnsanı darboğazlara sürükleyen ve uzun süre tedirgin kalmasını sağlayan mağara sahnesinin üçüncü bölüme bırakılması sadece, fanatikler ve diğerleri için heyecanı bir sonraki bölüme erteledi.
“Kralın Dönüşü” ise gerçek anlamda bir gösteriye dönüştü. İlk iki bölümde işlenen karakterler artık olgunluk sırasına göre teker teker sahne almaya başladılar. Bir noktadan sonra görselliğe kapılmamak mümkün değildi. Açıkçası şimdiye kadar sunulan en önemli görsel zenginliklerin bile çok ötesinde. Rohan süvarileri, ölüler vadisinin sakinleri, orklar, elfler, ölümlü olmayı seçerek sevdasına kavuşan Arwen, Gollum, Minas Trith şehrinin görkemi, Sauron’un gözü bu film ile birlikte gerçek değerini buluyor. Beklenen kralın ölüler vadisinden topladıkları ile birlikte gemilerle gelişi belki de daha görkemli ve ansızın yapılabilirdi ama yine de ehven-i şer gibi duran bir görüntü var elimizde.
Buradaki savaş tabii ki önemli. Ama asıl verilecek olan savaşın kendi iç dünyamızla ilgili olduğu da filmin önemli ayrıntılarından birisi. Güç yüzüğünü elinden düşürmeyen Frodo bunun örneği. Aynı zamanda herkesin bir görevi vardır düsturu da Gollum ile birlikte ortaya çıkıyor. Frodo’nun Gollum’un öldürülmesini engellemesi yüzüğü yok etmeye yetiyor. Sebepler dairesini açıklamak için ne güzel bir örnek…
Filmin üç buçuk saatlik süresi belki uzun gelebilir. Objektiflerin kahramanların üzerinde yoğunlaşarak vefa gösterilerinin yapılması, kitabı okumayanlara göre gereksiz olabilir, ancak gerçek anlamda sevenler için bence bu görselliğin sunulması gerekiyordu.
Yüzüklerin Efendisi üçlemesi, karakter oluşumunda Talkien, Jackson birlikteliğinin doğru olduğunu ortaya koyuyor. Jakson en ince detayına kadar ayrıntılar peşinde. Ve bu özellik filmlerin neredeyse her sahnesine yansıyor. Nazguller, kara pelerinlerinin altında gücün etkisindeki krallar yani yüzük tayfları gerilimi, Aragorn ve Arwen romantizmi, minik hobbitler arkadaşlığı, Gandalf bilgeliği, orklar iğrençliği- kaba gücü, Eowyn kırılganlığı, Faramir hayal kırıklığını çok iyi yansıtıyor. Entlerle birlikte naif tabiat sevgisi de yansıtılan bir diğer insani özellik. Talkien bunu ne kadar iyi başarabilmişse Peter Jakson da o kadar iyi başarıyor.
Genel anlamda bakmak gerektiğinde karşımızda her şeyden önce iyi bir oyunculuk var. Kalburüstü oyuncularının yardımı ile Yönetmen Peter Jakson yapmak istediklerini gerçekleştiriyor. Dönem filmlerine göre ideal bir hayat tarzı arayışı var. Bunun etkilerini hobbitlerin yaşadıkları ormanda, atların ülkesi Rohan’da, Elflerin mekanında ve en son Minas Trith’ de görmek mümkün. Şehirlerin, binaların estetiği göz kamaştırıyor. Daha önce de söylediğimiz gibi görsel zenginlikten tekrar bahsetmeye gerek var mı bilmiyorum. Ancak yakın zamanda böylesine bir görüntü ve duygu zenginliğini, estetiğini bulmak zor olacak gibi görünüyor.
Yüzüklerin Efendisi’nde kral döndü. Bundan sonra yeni bir Yüzüklerin Efendisi olacak mı acaba? Binbir Gece Hikayeleri, bilinmeyen yönleriyle yeniden hayatımıza girebilir mi? Kimbilir…
Oyuncular
Frodo: Elijah Wood
Gandalf: Ian McKellen
Aragorn: Viggo Mortensen
Legolas: Orlando Bloom
Sam: Sean Astin
Arwen: Liv Tyler
Galadriel: Cate Blanchett
Eowyn : Miranda Otto
Gimli: John Rhys- Davies
Yönetmen
Peter Jackson
Roman
J.R.R Tolkien