Tâ key sühan ez sühan rubâyîm
Mâ ber ser-i kıssa-i hod âyîm*
I.
Aşk, kendine değene gerçekler, ulumaları,
Yumuşak deriler koynunda yatar gibi serin…
Dayanışı nakşeder keklik bastonuna,
Aşı vurgusundan fışkırırken kelimenin goncası.
Levh-i mahfuzda yazılıdır, göç şiirleri,
Acının, gökyüzüne düşünce cemresi.
II.
Yaşamdan bir ânı, (bir ömrü mesela)
Abdülleziz çiçekleri arasında,
Ters dönmüş bir kaplumbağa…
Bir direnç meselesi diyorum;
Aşk oyalı bir mendil ve bir fotoğraf karesi.
Geçip giden ilkbaharın, bıraktığı sokağa,
Yalnız bir adamın ve kalabalık bir kadının sesi.
III.
Dişlerimin arasında durur, günün ilk hecesi,
Dağılmış sancısından vurulurcasına.
Üstüne geçirdiği kışa duraksar,
Dizlerine kadar çamurda.
Kimi çektim kelimelere yukarıda,
Yenilmiş gibi görünse de, şiiri;
Boşalmış yeni güne,
Sevginin zehirli ödkesesi…
* Şeyh Galîb Dede