1- Son yayınlanan kitabınızın ismi “Ölüm ve Ayna” ile anlatılmak istenen nedir, izah eder misiniz?
Her şeyin bir kaderi olduğu gibi, şiirlerin de kitapların da bir kaderi vardır. Yusuf’un Kuyusu yayınlandıktan sonraki şiirlerin mecrasında gezinirken daha sık karşılaştık ölümün bize yakın olan yüzüyle. Aslında ölüm olayının bir bitiş olmayıp, yeni bir başlangıç, ahiret hayatına geçişin başlangıcı olduğunu düşünmek, içinizde yer etmeye hazır korkuları uzaklaştırıp, huzur ve mutluluk duyguları ile bakmanızı sağlıyor bu olaya. Bir şiirimde ‘ölüm yeşeren bir güldür içimizde’ dedim ve hep bu yeşillikleri çoğaltmaya, gülle birlikte olmaya gayret ettim. Dünya hayatındaki yaşantımız ise her an ibret almamız için aynada sunuluyor önümüze. Aynaya bakarak kendimizi görebiliyorsak, durduğumuz yeri iyi tayin edip etmediğimizi fark edebiliyorsak, dünya hayatını resmeden ayna bizim için bir anlam ifade ediyor demektir.
Dünya hayatının çok değerli bir şey olmadığını, asıl hayatın öbür tarafta olduğu düşüncesinin verdiği serinlik ve huzuru arayan bir yolda oluşunuz, ölümü yeşilliğe dönüştürebiliyor. “Ayna ve Ölüm” şiirinin doğuş hikâyesi budur. Berrak suyu, saf suyu, besleyici suyu çağrıştıran bir ifade yüklüdür “ayna” kelimesinde. Kırık aynalarda yansıyan modern zamanların yaşantısı, düşüncesi, algısına işaret ederken, asıl yaşantıya giden yolun kesitinde buluştuğumuz ölüm ise “bahar kokulu” dur… Bu düşüncelerle yazılmış şiirleri bir araya getirdiğimizde tersinden bakabilmeyi umarak, özlemleri çoğaltma düşüncesi ile kitaba söz konusu şiirin ismini ters çevirerek koymayı uygun bulduk ve “Ölüm ve Ayna” böyle doğdu.
2- Şair olmanın yanı sıra, gazetecilikte yaptınız. Hep merak etmişimdir gazeteciliğin şiirinize etkileri oldu mu, olduysa nasıl oldu?
Uzun bir süre gazetecilik, yayıncılık yaptım, evet. Hangi işi yapıyor olursanız olun bu sizin asıl yaptığınız işe, asıl peşinde olduğunuz gerçekliğe bakışınızla ilgili bir olay. Esas iş olarak gördüğünüzü her zaman ayrı bir yerde tutarak değer veriyorsanız, sizden istediği biçimde o işin hakkını verebiliyorsanız, ikinci işiniz size bu konuda yardım edecektir. Yollarınızı kolaylaştıracaktır. Şiiri, edebiyatı önceleyen bir konumda olduğumuz sürede daima, işimizin de bu noktada bize yardımcı olduğunu gördük. Gazetede çalışırken dışarıda bulunma imkânı daha çok olduğu için, dışarıda gözlemlerimizi artırıyor, denizi, kuşları, martıları, yolculuğu, baharı, yazı ve kışı daima sizi şiire yakın kılan imgelerle buluşturduğunu görebiliyorsunuz. Kapalı bir mekânda belki pencereden seyrederek ulaşabileceğiniz güzelliklere dışarıda olduğunuz sürece daha yakın mesafeden bakma imkânına sahip oluşunuz size mutlaka katkı sağlayacaktır. Yeni Devir Gazetesi’nde sayfa sekreteri olarak çalışırken aynı zamanda gazetede bir de sanat-edebiyat sayfası hazırladım.
Uzun bir süre devam eden bu sayfaların hazırlanışında, günümüz kitap ve dergilerini daha yakından takip etme imkânı bulduğum için günümüz edebiyatını, şiirini, sanatını yakinen tanıma fırsatım oldu. Bu da benim için büyük bir şanstı. Edebiyat ortamlarını, dergi bürolarını, sanat faaliyetlerini gazetede çalışıyor olmanın verdiği imkânlarla çok yakından izleme şansım oldu. Bu anlamda gazetecilik ve yayıncılık yaptığım ilk dönemlerde sürekli yararlandığımı, mesleğin şiire giden yolda katkı sağladığını söyleyebilirim ama daha sonraki yıllar… Hatırlamak istemediğim zor yıllar…
3- Şiirinizi ve şiir anlayışınızı temellendirdiğiniz unsurlar nelerdir?
Şiir, şairin kişiliğinin yansımasıdır bir bakıma. Yaşamıdır bütün olarak. Yapı olarak da şiir, canlı, yaşayan, varlığını hissettiren bir güzelliğe sahiptir. Şair; bu canlıyı, alır, eker, büyümesi için her türlü beslenme imkânını hazırlar ve sanatla bütünleşen bir eser ortaya çıkarır. Şiiri öne alarak yürüyüşünü sürdürdüğü müddetçe başarılı olur. Yoksa şair kendisi şiirin önüne geçmişse şiirden kopan parçalar var demektir. Şiirin şiir esası üzerinde yol alması gerektiğine inanırım. İnsanı sırtlar, taşır şiir. İçinde insanı barındırmayan şiir kolu bacağı olmayan kötürüm birine benzer, eksik insan gibidir şiir. Öznesi insan olan şiir, asıl olan, kalıcı olandır. Şair kalbi kırık olan kişidir.
O nedenle insancıl olanı, sevgi dolu, samimi olanı arayıp bulmanın peşindedir yaraları sarabilmek için. Bir de giderken geriye iz bırakır şair… Yürüyüşünden izler bırakır. O şiirdir işte, şairin geride bıraktığı yürüyüşünden kalan izidir, şiir…
4- Şiirle hemhal olan, şiir yazan genç kuşaklar için tavsiyeleriniz neler olur?
Şiirle meşgul olmak zor olana talip olmak demektir. Şiir hazırlığı ve üretimi en zor olan yazınsal bir türdür. Edebiyatı seçmiş olanlar en başta zor ama güzel olana talip olmuş kişilerdir. Bu zorluğu bilerek girdikleri için karşılaştıkları güçlüklerden asla yılmazlar, en kısa sürede onlardan kurtulmanın planlarını yaparlar ve hemen yola devam ederler. Uzun yıllar şiire gönül vermiş olanlar şiir sevdalılarında görürsünüz bu titizliği. Ancak yeni nesile bakınca, bugün gençlerin edebiyatla, sanatla, şiirle olan bağlarının o kadar güçlü olmadığını görebiliyoruz. Kırılgan ve çok zayıf bir bağla tutunmuşlar birbirlerine. Bu nedenle çabuk kopabiliyor aradaki ilişkiyi oluşturan bağ. Zora talip olmayı öğrenmeli gençler. Kolayca, kısa yoldan hedefe varma düşüncesinden kurtulmadıkları sürece, saf şiiri yakalamaları, gerçek şiirin peşinde iz sürmeleri mümkün olmayacaktır. Dergilerle olan bağlarını güçlendirmeli gençler.
Dergilerin mutfağında olmalılar mutlaka. Dergilere gidip gelmeli, oradaki şairlerle ilişkilerini güçlendirerek, şiirlerini gösterebilmeli onlara, şiir üzerine konuşabilmeliler… Yazdıkları şiirleri getirip göstermeliler ve onların yorumlarını alıp, onlara itibar etmeliler. İzlenmesi gereken yol konusundaki önermelerini dikkate almalı, şiir yolculuğunu sağlam adımlarla sürdürmeleri konusunda her türlü özveriyi gösterebilmeliler. Bir dergiyle olan bağlarını güçlü bir şekilde korumalılar, aynı anda 3-5 dergide birden yazmamalılar. Bir dergiye gönderdikleri şiir orada yayınlanmadı diye hemen aynı şiiri başka bir dergiye göndermemeliler. Şiirim yayınlanmadı diye üzülmek yerine, şiir bu haliyle iyi ki yayınlanmadı, daha üzerinde çalışmalıyım, iyi oldu diyebilmeli genç şair. Daha önemli bir konu; mutlaka şiir kitapları üzerine, şiirler üzerine yazılar yazmalılar.
Önceleri yazma konusunda sıkıntı çekebilirler ama zamanla okudukları şiirler ve kitaplar üzerinde durmaya, düşünmeye başlayınca daha kolay metinler ortaya koyabileceklerdir. Şiir kitapları üzerinde düşünmek, şiirler üzerinde durmak, kişinin kendi şiirini geliştirmede yararlanacağı önemli katkılar arasında gösterilebilir. Daha da önemlisi bunları yazabilmek için şairin her şeyden önce çok okuması gerekli. Okumadan bir şey yazmak mümkün değil. Okumanın kişinin, kendi yazdıklarını tartması bakımından da önemli olduğu unutulmamalıdır. Dil üzerinde titizlikle durmalılar. Özgün, sade ve kendilerini anlatan, kendilerine ait olan dili oluşturabilmeliler. Bunun için çok çalışmak gerekiyor tabii..