Yol Sabırdır…
Yürüyüş serüvenimiz devam ediyor. Ay Vakti Dergisi, takipçilerinden aldığı güçle 10. Yılını da adım adım, ay ay doldurdu.
123. Sayısı ile Aralık ayında okurlarının dikkatini “Füze ve Bayram” diyerek güncel bir noktaya çekiyor ve başlıyor söze. Sonraki adımında şiirle selamlıyor okurlarını. Alaâddin Soykan “AYI TURNA BEDİR OLANA DAİR” diyerek
“N’olur belâ sokulmayın
Soykan’a bu yüreği lâl
O ki sudur acı taşkın
Sırf hor köpük sertliği lâl”
Dörtlüğüyle akıtmaya başlıyor hislerini şiir okyanusuna. Şairlerin yolculuğunda önce Hakan ÖZBEK bizlere “HOŞ GELDİN” diyor, arkasından “HAYAL SALINCAĞINDAN DÖKÜLENLER” ile Mehmet BAŞ ve “DAĞLARIN LEYLÂSI” başlığıyla Muhsin İlyas SUBAŞI bize eşlik ediyor. “SEHERLE GELEN YAĞMUR VE ÇOCUK” şiiriyle de Ömer ESKİ veda ediyor.
Ay Vaktinin öyküleri bizleri gizli ve keşfedilmeyi bekleyen mana alemlerine sürüklemeye tüm hızıyla devam etmekte… Doyumu olmayan Ay Vakti öykülerinin ilkinin ismi “CEZADA BİR ELİF MİKTARI”. Naz Fernîba’nın kaleme aldığı bu hikayede, Marifet Kapılarından geçip, İrfan Mektebine ulaşıyoruz. Aramıza yeni katılan yazarlarımızdan Muhammet ERDEVİR ise bizleri “NEHRİN YİTİĞİ” öyküsünde yer verdiği Necip Fazıl’ın
Düşün o divâneyi “her şey içimde” diyen;
Ateş denilse yanan, su denilse eriyen…
Dizesiyle bizleri alıp, şimdinin şairlerinin lâl kalışının girift ruh alemine sürüklüyor. Ay Vaktinde öykü serüvenimiz, İlhan Mete KOÇ ile “EKMEK ASKIDA”, Mehmet ERİKLİ’nin “ÖLÜM YA DA KALIM” ve Okan İLHAN’ın “TERAPİ” adlı eserleri ile son buluyor.
Ay vaktinin düşündürürken öğreten, öğretirken keyif veren, edebiyatın bir başka iklimi olan “deneme”lerinde ise, “ÖZGÜRLÜĞÜN ÖBÜR TARAFI” adlı eseri ile Necmettin EVCİ karşılıyor bizi. Ardından “KORKULARIMIZ VE DUALARIMIZ” ile Ömer ÖZDEN korkularımızla yüzleşmenin en emin adımının dualarımız olduğunu vurgulayarak, kültürümüzde saklı bu erdemimizi ince ince hatırlatıyor bizlere. Şu an askerde olan yazarımız Üzeyir SÜĞÜMLÜ, “KAVRAM TEMELLENDİRMESİ-İNSAN” çalışmasıyla ışık tutuyor zihnimize, düşüncelerimize. “HAKİKATİ YAZACAK KALEM OL!” ile Yunus Emre TOZAL, “BU İSİMSİZ, PARAMPARÇA TÜRKÜLER…” in yazarı İsmail BİNGÖL kültürümüzün ve değerlerimizin en latif noktalarında bizleri gezdirirken, Ayşegül TULÛ “AMİCİS’İN ERGUVANİ İSTANBUL’U…” ile doyumu olmaya bir İstanbul sefası yaşatıyor biz Ay Vakti okurlarına. Denemede son noktayı Berrin SÖNMEZ koyuyor ve “DENİZ” diyor eserinde.
Dolu, dopdolu Ay Vakti’nin 2010 yılındaki bu son sayısında dergimizi “İnceleme” bölümüne imza atan yazarımız Aziza BEKTAŞEVA oluyor. “NECMÜDDİN KÜBRA’NIN ŞİİRÎ MİRАSI” adlı yazısında şark edebiyatının gizli hazinesini inceliyor ve bizlerle paylaşıyor.
Kültür ve Edebiyat Dergimizde sinema alanında yazılarıyla tanıdığınız Abdullah Ömer YAVUZ, bu ay, “NEW YORK’TA BEŞ MİNARE” adlı film hakkındaki izlenimlerini bizlerle paylaşıyor.
Geldik sona, sonun başlangıcına: Şiraze, 2010’un son, 1432’un ilk ayı olan Aralık ayına;
dediler, “zor, olma tâlib”
dedim, “olsun, ben zor da olsa üstesinden gelirim”
dediler,“kandırma yüreğini gerçek düş ile örtüşmez, bükülür belin”
dedim, “ben gerçeğin kendisiyim”
câhil cesur olurmuş, kaybedeceği hiçbir şeyi olmayan da zâlim…
zamanı dolan çekilirmiş bu dünyadan usulca,
usulca silinirmiş adını her hatırlatan
dedim sonra, “ben bu öyküye yeniden başlasam…”
diyerek giriyor ve yine bizleri Saklı Mektuplar’ın satır aralarına hapsediyor.
Yürüyüş devam ediyor dostlar. Hep birlikte bir yılı daha tamamladık. Yine ve yeniden Ay Vakti’nde demlenmek üzere, şimdilik hoşça, dostça, duayla kalın…