1- “Mansur Ahengi” : Uzun bir aradan sonra yeni şiirler… İsimden hareketle, kitapta yer alan şiirlerden bahseder misiniz?
Alıntıyla başlayalım: “Türk musikisinde kullanılan ananevi düzen sistemlerine âhenk denir” (Öztuna). “Türk mûsikîsinde her biri diğerinden yarım ses farklı 13 (ör. Bolâhenk, Kız Neyi, Mansûr) türlü âhenk vardır. Ancak bunlardan hepsi tatbikatta kullanılmaz. Çünkü insan sesinin seyir sahası bu kadar büyük farklara elverişli değildir” (Karadeniz, 2013: 5). (Vasfi Hatipoğlu, idil, 2017, Cilt 6, Sayı 29) İşbu açıklama/adlandırmalar Mansur Âhengi’ne dair ipuçları içeriyor. Buna bir de “bişnev in ney” ibaresini eklerseniz sis aralanıyor.
Neyin söyler gibi yapıp söylemediği sırrın, söylenir gibi yapılıp söylenmemesi, “imâ” edilmesi bağlamında şiirlerden oluşuyor.
Modern şiir tarzında ama kadim olanın ve hep var olacak olan hakikati arif olma tutkusunun tezahürüdür diyebiliriz. “İnsan sesinin seyir sahası” ve “idrakin ancak halle kıvam bulması ile sezilebilir gerçeğin dillendirilmesidir” de denilebilir.
Daha açık söylemek gerekirse, Mansur Âhengi” bir seyri süluk serüveninin sözle ve açık imgelerle ve parça parça bir bütünlük oluşturduğu tablodur. Varlığı ve oluşu, deyim yerindeyse “saf tevhit” ve “mutlak birlik” ten hareketle ve elbette “şiirin imkânları” ile izah/beyan/tefhim çabalarından oluşmaktadır.
Görebilene açık olan mutlak hakikati egemen bilim ve kültürün illüzyonlarından azade olarak ve şiirin kendine özgü bulgusu/bulgularıyla ilan etmenin “mecburiyeti” ile yazıldı o şiirler. Tümü farklı farklı ama bir bütünü oluşturan parçalarla, okura parçadan bütüne doğru gitme imâsında bulunuldu.
Bu “imâ” bütünden parçaya bakış yordamıyla gösterilmeye çalışıldı.
Şiir gibi “eşyâ ve hâdise”ye düz bakışa zıt yaklaşan mütecessis ruh hamlesi, belki de hakikati ifade etmede en etkin araçlardandır. Ve şiir aramak ve anlamak peşindeki “derin insan”a yol açar.
Kendisi ve soyut somut çevresi ile bağı koparılmış, ağır kültürel siyasal ve iktisadi bulantılarla verili doğrulara mahkûm edilmiş, tam bu yüzden de kimliği ve yeryüzündeki anlamını aramaya mecali kalmamış “insan”a, imkân kapıları açar “gerçek” şiir. Parlak vecizeler, “sade suya tirit” benzetmeler ve beden ürünü/dar muhayyele kırığı imgelerle öz yitimine uğrayan şiirin yok oluş yolculuğu yaşadığı bir zamanda yazıldı Mansur Âhengi.
Varlıkla başlayan bir Allah arayışı değil, Allah’la başlayan bir varlık arayışı. Bu böyle yapılmaya çalışıldı.
Çünkü, karnımızdan konuşmayıp “iç”imizden geleni seslendirirsek ve evrene körce bakmazsak, göre/bileceğimiz mutlak ve tek var olana dair haber kalbi çatlatırcasına coşturacak ve dili harlı bir haykırışa icbar edecektir. Etti de.
Hallâc-ı Mansur’un insandaki hakikati ifşası gösterdi ki, Allahsızlıktan daha büyük bir ahlâksızlık yoktur. Bu doğru, insan edip eylemelerinin tümünü kapsadığı gibi, şiiri de kapsar. “Çile” felsefî/düşünsel bir kurcalayış ve arayış, “Âmentü” entelektüel bir irdeleme/ilerleme, Mansur Âhengi ise yanış hâlidir ve gerisi muhataplarının işidir.
Bu kadar söz söylemek bana düşmezdi ama “düştü” yazık ki.
2- Şiir anlayışınızı oluşturan unsurlar nelerdir?
Bu öyle “şıpın işi” bir cevap meselesi değil. Şiir denilen “şey” in varlık ve oluşun usâresi olduğunu ve evrende her bir şeyin kendince mecrasını düşünürsek bizim mahallemizden de geçtiğini; elbette geçmişe eklemlenen/beslenen, olan ve oluşan bir zuhur olduğunu söylemek mümkün. Her bir varlık damarı, ve/ya ilâhî isim mazharını bulur. Eğer sizin öz yeteneğiniz (istidâd-ı ezelîniz) sözle, hayalle, düşünce ile ve görünür ve görünmezden simge/sembol/imge devşirmekle “malül” ise şiirin albenisi sizi çeker, siz de peşinden gidersiniz.
Sözcük, dize, ses ve müzik ise bu bakış yerinin dekorudur, öğrenilebilen kısmıdır. Şimdi siz buradan “anlayış” ve “unsur”u bulun bulabilirseniz.
3- Şiir, yıllardır yayımladığınız ve yönettiğiniz ‘Bir Nokta’ dergisi ve düşünce yazıları. Ticari hayatınızı da katarak soralım, bir arada yürütmek zor olmuyor mu?
Zor oluyor ama “zorlukla beraber kolaylık” oluyor ve dahi, zorumuza giden şeyleri zorluyoruz ki, zorba kişisel ve toplumsal nefsin metazori dayatmalarının üstesinden gelelim. Serenat yapıyoruz “yıldızların altında”.
Hayat gailesi işin ayrı bir dalı… “Yazarak geçinmek” fiilen zor olduğuna ve zaten bu durum bana en hafifinden kekre geldiğine göre, bu iş vs. uğraşlar belki de hız arttırıyor. Yani, “Hey gidi küheylan koşmana bak sen / Çatlarsan doğuran kısrak utansın”
4- Şiirle hemhal olan, şiir yazan genç kuşaklar için neler tavsiye edersiniz?
İnsanın gerçek insan tanımından çıkarılıp kümes hayvanına dönüştürüldüğü bir zamanda “genç kuşaklar”a herhalde ve öncelikle insanî kemal tavsiye edebilirim.
Şiir mi? O, şair olana kendisini yazdırır.