taşmış şehrin kanı makineli tüfeklerden
dünyanın gözlerine vurmuş kırmızı balıklar
yaralı kırmızı balıklar ölü kırmızı balıklar
her açıktan her kıyıdan
dolarlar gözlerine herkesin kimse görmez
görmez kimse kan gölünün görüşü kör
ölü yavru balığın başında
acıyla ona bakıyor gözü yaşlı küçük kardeş
kan taşıyor denizden ne gök mavi ne deniz
ne toprak kahverengi
insanlık yok, hayır yok insanlık balıklar var
suskun balıklar
bir de ölü balıklar yaralı balıklar var
bunların kanlarının akmasını bekleyen köpek balıkları bir de.
kan taşıyor denizden
Halep süttü oysa İbrahim’den kalan süttü beyazdı
kvas diye tokuşturuyorlar Halep’i çocuklar parçalanıyor
kırmızı çizgiyi derine indiriyorlar kan revan
dehşetten Farabi Kanun’u edemiyor icat
Çağrı filmini yönetemiyor Mustafa Akkad
çağrı kesiliyor camiler çarşılar evler harap
şehri tarihiyle ezip içiyorlar Halep harap
dönüyorlar kan varillerine
vahşilerin tarihini yazmıyor Naîmâ.
gökten korkmuyorlar mı kıpkırmızı kapkaranlık?
ey balık “inni küntü minezzalimin’’ demedi mi insan hala
kus artık görünsün insanla insanlığı kumsala.