Temmuz Bildirisi

-Murat Soyak’a, ömrümüzün bildirilerini sıralayarak… –

Kargılanmış günlerin hemen ertesinde geldi o peryavşan kokan mektubun.
Bulvarlarda yazıların solduğu, kılıçların kınında paslanan bir mevsimin hemen ertesinde ve bütün sevdiğim kentleri dolaş­tıktan sonra geldi. Ne çektiğim bukleli kahır, ne enfeksiyon kaptırdığım yara, silindi gitti bir çırpıda. Artık karamela sabah­ların kalbime fışkılar sapladığı tedirgin konukluk vakitlerimi yeniden ayarlayabilirim. Bilirim ne çekilecek çektirdiğimiz fo­toğrafların sararan kıvrımlarında, bilirim aynalara düşen ye­minli abilerin öç alınması gereken “öteki” kılgıyı. Yani rutubet salgınımı yeniden tertipleyebilirim kesinkes. Kalmışsa bir par­ça gülen yasemen demeti, mektupların kadar mavidir yalnızlı­ğım. Bütün ertelenmiş sükûtların arasından gelen ben, yalın­kat bir sabah sunabilirdim sana, mektupların kadar mavi ol­masaydı yalnızlığım. Gide(jid)’in aksine, karalıyım “dünya ni­metleri”nin beni çağıran sofrasına oturmaya. Hele de Tem­muzsa ve ıhtırılmış can içre sokulan sızılarım da nekâhat sıra­sını savmışsa tez elden, nasibim yoksa da burada, bu çaşıt eş­liğinde beklediğim sabahlarda, temmuzdur bütün taframla döndüğüm bereketli ırmak.
Mektubun diyorum, gümrah ırmaklar gibi coşkun kelimeler eşliğinde kararlı bir bildiri sayhası sundu şimdi, işte şuracıkta, sıska adamların bekleştiği bu milat kokan arastada. Her kah­raman bir çocukluk gibi geçti kentlerin arasında, yalnız kayan bir ceset, yorgun bir ergen babası her tarafım. Dualarımı birikti­rerek yaptırdığım muazzam titreyişlerimi de bitirdim artık, yeni­den kararttığım sözcükler, biten bir yazın yavan yapıldak armo­nisidir Eylül’e hazırlığım için. Şimdi küpeşteler, davlumbazlar, astala vistalar arasında korkuyorum yüzümde biriken emeğin nifaklara gebe kalmasından. Rüyalarımı hayra yoracak devrimci bir büyücüm yok henüz.
Çünkü ben tamah ettim, bozuldu hercai devrim düzeni; ben tamah ettim, kırıldı kefenlenmemiş bütün işret şarkıları. O yüz­den yankılıyım bana atılan güllerden, dağ menekşelerinden.
Yoluma çıkan bütün badem ağaçlarını selamladım, ağrısını ağrım bildim bildiğim bütün kederli şarkıların. Yaşamak, hayırsanmaktır derim ve her temmuz yenilenir yenilenen kederim.
Mektubun diyorum, ne kadar sadra şifa büyüler, defler, mısralar arasından çıkageldi. Bir melek eli değmişcesine, bir yatalak duası­na sürünmüşcesine daralttı sana doğru çağlayan şiir damarlarımı. Temmuz bildirisi, unuttuğumuz karamsarlık günlerimizden gelen cevelân bir yaşamak hırsıdır belki. Bu belkilerin beni nelere düşman kıldığını bilmeni isterdim hep, beni bütün mevsimlerin kucağına dü­şüren aşk kadar diri ve ayrılık kadar ölgün kimliğimle her zaman o Temmuz bildirisi. Ben kefenlenen bir adamın oğluyken, saframda ağır bir taş, sokağa çıktım, bilmediğim argolar, felsefeler arasına. Bencileyin atkestanesi, frenk meşesi ve unutulmayacak ariel rek­lamlarından daha kalleş değildir Filistin. Yerli yerinde bir haber spikeri, foyası yeni yeni dökülen Dabılyu Buş, hayatın buğulu pencere­sini silmeye yeltenenlerin kadim hayat artıklarıdır artık. Yönümü ta­yin eden derviş devrimcilerin ve serdengeçtilerin şüphe duymadıkla­rı kadar gençtim, gözlerim kara bir hizada Temmuz bildirisinden daha çok kuytularda sevişken imlâlarla geçtim! Tükürüyorum, saf­ramda ağır bir taş; bezgin kelimeler korosu, sinkaflar peşimsıra ge­liyor. Yaz geçer, yaz geçmez; üflenen bir ateş değildir kurduğumuz şifreli dostluklarımız, bizleri kederden kudurtan, kuduran kederlerin yeniden beklediğimiz filizlerine çak bir selâm!
Mektubun diyorum, Iraklı bir ananın söylediği ağıt kadar yer tutar ancak saklı kelimeler albümünde. Benim ülkem aşkların, karavaşla­rın yenildiği bereketli bir dünya başkentidir bu bilinsin. Bilinsin ki, bütün Temmuzların bir iflas komününde geçen gizli delegasyonla­rı vardır şaşırtıyor muyum yoksa? Sana uzak duran, sana gizli ka­lan bütün sabırları ver, mektubun gibi mavi bir yazdan ne kalırsa geriye, onları da işte, ver karartılmayan umutlarını, kurtul! Söyle­miştim, rüyalarımı hayra yoracak devrimci bir büyücüm yok henüz ve terk edilmiş ağrılarımı yeniden Gide’nin aksine, oturabilirim omuzdaşların sofrasına.
Bir temmuz bildirisi, bütün ömrümüzün keyifsiz bir mektubudur herkese yazılmış olan…

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

İnsan ve Sanat / Mahmut Celal Özmen
Adresi Firâri Sevmenin / Neşe Yeşilova
Temmuz Bildirisi / Reşit Güngör Kalkan
Açelya / Ferman Karaçam
Aşk ki / Taner Taştekin
Tümünü Göster