İki Yunus portresi var önümüzde. Peygamber Yunus ve derviş Yunus. Biri mucize, diğeri kerametle donanmış ve her ikisi de tövbe ile sınanmış iki portre. Dergahta pişen Yunus’a nazır, balık karnında pişmanlık duyan peygamber Yunus. Biri duası ve yaşamı ile, diğeri yaşamı ve şiiri ile kalp ameliyatlarının, insan merkezli ve iman menşeli ilhamı ve ilacı olmuşlardır.
Yunus peygamber Allah’ın kendisine verdiği tebliğ görevini ifa ederken, uyarıda bulunduğu toplumu terk etmişti. Halkı kendisini dinlememiş, İlahi mesajı algılamaya yanaşmamış, o da İlahi bir emir olmaksızın tebliği kesmiş ve irşadla memur olduğu toplumu terk etmişti. Yunus Peygamber önce bindiği gemideki insanlar tarafından denize atılmış ve kendisini dev bir balık yutmuştu. Memur olduğu görevi izinsiz terk etmesinden ötürü pişmanlık duymuş ve tövbe etmişti. “Yunus hakkında söylediğimizi de an. O öfkelenerek giderken, kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı;fakat sonunda karanlıklar içinde: senden başka tanrı yoktur, sen münezzehsin, doğrusu ben zulmedenlerden oldum” diye dua etmişti. Bizde duasını kabul edip, onu içinde bulunduğu üzüntüden kurtarmıştık. Mü’minleri de böyle kurtarırız” Enbiya.87/88
“Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. Biz de onu hasta olduğu halde hemen sahile attık ve üzerine (gölge yapması için) kabak türünden bir ağaç bitirdik. Onu yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.” Saffat: 143/147.
Peygamber Yunus’un tövbesi ve tebliğle yeniden memuriyeti, derviş Yunus’un Taptuk’un dergahına geri dönüşü, kabulü ve irşad memuriyeti…Bir iç oluşla beraber, bir yükselişin, tövbe ve sabrın sembolü oluşları…
Derviş Yunus; Mevlânâ, Hacı Bektaş ve Taptuk gibi doğudan, Horasan’dan Anadolu’ya gelir. Semerkand’ı, Tirmiz’i, Buhara’yı ya da topyekün Maveraünnehir’i Anadolu’ya taşıyan ruhun sembol şahsiyetlerinden biridir.
Sezai Karakoç’un ifadesiyle Mevlânâ metafizik mimar, bir beyaz gece yüzyılında Yunus taptaze şah bir horoz sesidir.
Yunus Türkçe şöleninde hep baş köşeye oturur. Edebi nitelik açısından Türkçe şiir dilinin öncülerindendir ve tasavvufi hayatın nüfuz alanlarını ve kendi iç mayalanışını anlaşılır, akıcı ve sürükleyici bir üslupla dile getirir. Burada devreye giren inançtır ve inanç sözü boşluktan kurtarır, gönül mahzenine yansımış olarak dış aleme göndermelerde bulunur. “Yunus Emre bu sözü eğri büğrü söyleme/ seni sığaya çeken bir Molla Kasım gelir” derken bir sigaya çekilmeye işaretle beraber, sözü bir süzgeçten geçirme de vardır. Şiir belleğini zorlayan aşk, ölüm, tabiat üzerine yazdıkları, en metafizik boyutun bile halk tarafından anlaşılır olması, bir ustalığın tartışılmaz örnekleridir.
Şiirlerinde kuytu derinlikler, metafizik tanımlamalar, tabiat kuramı ve ferahlatan aşk çağrısı, İlahi öğretiyi halk gönlüne düşürmesiyledir. Öyle ki, aradan yüzyıllar geçmesine rağmen anlaşılmakta zorlanmaz ve sanki yüzyıllar öncesinden bugünün şiirini yazar. Kendisiyle hesaplaşırken, ya da eşyayı konuştururken, bir çağrıda bulunurken, okuyan insan kendini Yunus yerine koyar ve anlamakta zorluk çekmez. “Ete kemiğe büründüm/Yunus diye göründüm” tezini başka isimlere havale eder. Bu tebdil, sadece Yunus sevgisini değil, taşıdığı ruh ve mânâyı da birlikte aşılar.
Kendi çağını şiirleriyle tahlil eden Yunus, kendine dair notlar da düşer. Bir garip olarak kendisini görür ve Taptuk dergahına yıllarca odun taşıdığı halde, eğri odun götürmez ve buradan içeriye odunun dahi eğrisinin girmeyeceğini söyler. Doğru tahliller yapabilmenin ve doğru adımlar atabilmenin işaretini verir.
Yunus şiiri tartışılmaz makamında sevgi ve hoşgörü kandilini yakadursun, onu Yunus Peygamberle anışımızın nedeni, tövbe ve sonrası mahyalardır. Kendimize dair ipuçları aradığımız zaman, kimi yaptıklarımızdan ötürü Yunus Peygamberin duasını dilimizden düşürmeyiz ve o bizim için merhemdir. Bir peygamber duası muştu olur, tövbeye açılan eller için nedamet kurtuluş olur. Derviş Yunus, Taptuk dergahına dönüş sonrası, kendi kabulünü müteakip pişmiş olarak şiirleriyle öncülük eder. Yunus Peygamber yüz binlere tebliğle memurdur ve duasıyla milyonlara memuriyetini hâlâ sürdürmektedir.
Pişmanlık ve dua.
Derviş Yunus da aynı minvâl üzere bugün yaşıyor, kirlenme ve zorbalığın tedirgin ettiği, buhran limitinin yükseldiği çağa ve çağ insanına ışık tutmaya devam ediyor.
ELHAMDÜLİLLAH
Haktan gelen şerbeti içtik elhamdülillah
Şol kudret denizini geçtik elhamdülillah
Şol karşıki dağları meşeleri bağları
Sağlık safalık ile aştık elhamdülillah
Kuru idik yaş olduk kanatlandık kuş olduk
Birbirmize eş olduk uçtuk elhamdülillah
Vardığımız illere şol safa gönüllere
Halka tapduk manisin saçtık elhamdülillah
Beri gel barışalım yâd isen bilişelim
Atımız eğerlendi estik elhamdülillah
İndik Rum’u kışladık çok hayır şer işledik
Uş bahar geldi geri göçtük elhamdülillah
Dirildik pınar olduk irkildik ırmak olduk
Artık denize dolduk taştık elhamdülillah
Taptuğun tapusuna kul olduk kapusuna
Yunus miskin çiğ idik piştik elhamdülillah
Yunus Emre