Zaman hızla ilerliyor. Bu yolculukta başımıza neler gelebileceğini kestirmemiz bu sür’ati hadsiz tempoda neredeyse mümkün değil. Gelişimler, değişimler, ilerleme, büyüme, genişleme arttıkça insan daha bir hazırlıksız kıvama dönüşüyor. Kendimizi güvende hissetmemizi sağlayan teknolojik gelişimler, musibetlerin her an olabileceği düşüncesini dimağımızdan uzak tutmayı başarıyor büyük ihtimal. Yaşanan felaketler her gün boy boy yazılıp çiziliyor sütunlarda. Hiç bize uğramayacakmış gibi okuyoruz, içimizde tarifsiz burkuntularla.
Dünyanın tümden bir ülke haline bürünmeye başlamasıyla birlikte şeffaflaşan sınırlar, komşuluk ilişkilerinin yumuşaması, insan oluşumuzu hatırlamamıza bir vesile. İnsanız, bu dâr-i fenada bir yolcuyuz, güçsüzüz. Sahiplenme hissinin yersizliğini anlamak için yaşanan felaketlere bakmak ve ölümün her şeye nasıl nokta koyduğunu farketmek yeterli aslında. Yine, inancın gölgesinde ilerlemekten başka çıkar yol bulunmadığı gerçeğinin altını ısrarla çizmek gerekiyor.
Ve Sultan Bayezit’in mısrası bütün sözleri yarıda bırakıyor:
“Ya saltanat-i dünyeviye bunca taleb ne”
Bu Sayının Diğer Yazıları
Çizgi-8 / Behice Kolçak ŞarkÜç Nokta / Feride Sezer
Nil Yeşilinde Keşkelerle Kaybolmak / Nesrin Çaylı
Batı Şiirinde Aşk-ı Memnu / Ahmet Sıvacı
Adım Şimdi Kış / Reşit Güngör Kalkan
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…