Mehmet Akif İnan’la Otuz Yıl Evvel

Yıl 1975, Temmuz ayı, İzmir Bornova’dayız. 57. Topçu Tugayı’na ilk kısa dönem askerlik yapmak için yurdun çe­şitli yerlerinden gelmişiz. Ben de Adana’da DSİ’de mü­hendis olarak çalışıyorken geldim askere. Sanıyorum Akif İnan’da Uşak İmam Hatip Lisesi’nde edebiyat öğret­meniydi. Akif inan’la aramızda bir nesil farkı var. Ama kı­sa dönem askerlikte 3 ay beraber olduk.
Her akşam tâdâttan sonra bir araya gelir, sohbet ederdik.
O  gün bu sohbet halkasında kimler vardı? Hatırladığım kadarıyla; Prof. Dr. Celâl Tarakçı, Prof. Dr. Seyyit Mehmet Şen, Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu, Yusuf Özülker ve is­mini şimdi hatırlayamadığım birkaç dost isim daha…
Bir akşam sohbet esnasında şöyle bir olay oldu. Akif Be­y’e malum olduğu vechiyle her yaştan tanıdık insanlar “Abi” diye hitap ederdi. Sohbet halkasından Celâl Tarak­çı bir ara dedi ki; “Yahu Akif! Ben seninle şu anda sadece asker arkadaşı değil, seninle aynı zamanda okul arkadaşıyım da. Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’n­de birlikteydik. Sınıf arkadaşı olmamıza rağmen, biz o zaman da sana “Ağabey” diye hitap ederdik. Yahu Allah aşkına bana kaç yaşında olduğunu söyler misin? Tevellü­dün kaç senin?” deyince rahmetli Akif Ağabey gülüm­sedi ve o gür ve tok sesiyle tane, tane;
“Celâl’ciğim sanatkârın yaşı sorulmaz” dedi. “Olsun sen yine de söyle” diye Celâl Tarakçı üsteleyince “Peki” dedi Akif Ağâbey “önce sen tevellüdünü söyle Celâlciğim” dedi. Celâl Tarakçı “Ben 1941 doğumluyum” der demez “bak gördün mü ben de 1940 doğumluyum, senden bir yaş daha büyüğüm. Yani ağabeyinim yine ben senin”.
Gerçekten o bir nesle ağabeylik yapmış, giyinişiyle, dav­ranışıyla, dostlarıyla ilişkilerindeki edasıyla, o heybetli hâli ve cüssesiyle, gerçekten bir ağabey, gerçek bir “bey” di.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Çizgi-7 / Behice Kolçak Şark
Büyük Rüyalarla Geçen Bir Ömür / Alim Yıldız
Çerçeve / Esra Karabiber
Alem-i Berzahtan Notlar -II- / Muhittin Fırıncı
Ayışığı Dallarıma Çiğdem Dadanmış / Alâaddin Soykan
Tümünü Göster