Evlerin balkonları neden var? Ağaçlara tepeden bakan evlerin balkonları niçin var? Balkonlar evlerin kuytu köşesi mi, yoksa çıkmaz sokak mı? Balkonlar bir adım öne çıkmak yerine, neden bir adım daha geriye gitmeye başladı? Neden evlerin soluk merkezi olmaktan çıkıp, kiler ya da küçük oda olmayı yeğledi? Balkonlar mekan içini mekan dışına taşımanın ipek yolu mu? Balkonlar hüznü aktaran istasyon mu? Evlerin balkonlarında kendi yabancılığını ispat için saklanmadan oturanlar neden ürküyorlar? Balkonda kaybolan ne var, balkonda kazanılan ne var?
Evin balkonunda dolunay kıvamına ermeye hazırlanan ay’ı seyrediyorum. Dolunay kıvamına ermeye hazırlanan ay, kendi devrini tamamlamadan kayboluyor. Evin balkonunda görünen ay kendi mahfilinde ve kendi mecrasında devridaim ederken birden kayboluyor. Benim kaybolmamasını istediğim hilal, yüzüme gülümsemeyi ve bana kendimden haberler vermeyi yeğlerken, araya giren beton binalar set çekiyor ve ufku kilitliyor. Yoluna düşen ağıtlar ay’ı soluksuz bırakırken, yüksek binaların mahrumiyetini yaşayan ben oluyorum. Ay kayboluyor ve kaybolan ay’ın arkasından bu yüksek binalar neden yapıldı diye soruyorum. Bu yüksek binaların göbeğini hangi medeniyet kesti ya da bu yüksek binalar hangi medeniyetin gurur abidesi? Ay kayboluyor ve ben ertesi gün tekrar ay’ı görmek için balkona çıkıyorum. Ay seyr-ü seferde ve ben bir gün önceki hayal kırıklığını yeniden yaşıyorum. Ufuk neden yok diye sormaya gerek var mı? Benim ayı seyretmeme mani olan yükseklik, insanları da ufuksuz bırakıyor. Az ötede ne var, gün doğumu ya da gün batımı nasıl olmakta, bundan bile bihaber olan insanların ufuksuzluğunda bunların hiç mi rolü yok? Ufka kilitlenmesini gözlerimin ve ayın on dördünde kendi seyrini tamamlamasını görmek isterdim ay’ın. Bulutlar önüne set çekmiş olsa ay tutulmuş olsa ne ala. Ama set olan kendi hayallerimiz, kendi tercihlerimiz ve inşa ettiklerimiz.
Hilal’i balkonda görmenin ve kaybetmenin bendeki ikilemi ve çağrışımları çok farklı. Berat kandili ve insanlığın rızk-ecel kaderinin tayin günü ve ben hilalin kendi seyrini tamamlamadan kaybolmasına içerliyorum. İçimde gök yelpazesi serinlik ve ay ışıması nur halkası oluştururken, araya beton binaların girmesini hazmedemiyorum. Hilal’i yok sayan bir medeniyetin mimarisi set olmasında ne yapsın?
Hilal’i balkonda görünce balkonu anlamak ve hilal’in seyrini tamamlamadan kayboluşuna tanık olunca içlenmek ve ufuksuzluğu keşfetmek… Hilal seyrini tamamlayacak ve hicret elifi son görevini ifa edeceği güne kadar yolunu kesenler olsa da yürüyüşüne devam edecek. Bir balkon kadar tabiat bahşetmeyi lütuf sayanların yol kesmesine rağmen o yoluna devam edecek. Hilal dolunay olduğunda, yeniden görülecek hesaplar ve kayıtlar düşecek. Ben de bir çağrışımla, hilali uğurlayamamanın hüznünü yaşayacağım.
Hilal’i balkondan görmek istesem de, artık o dolunay kıvamında ve ufku daraltanlara inat seyrine devam ediyor. Balkon demirleri korkuluk değil, sanki mahkumiyet kelepçesi. Ay’a vurulmuş gibi duruyor ve beton binalara sitem edişimi kınıyor.
Ben kendi gurbetimi ay’a bağlamayı düşünürken, sıla deminde bir yalnızlık perçinliyor düşlerimi ve gözlerimden akıyor mısralar:”Yağmur gözlerimden ricat ediyor/ Ağlayıp gülmeye lüzum kalmadı / Gurbet yeni aşklar icat ediyor/ Sılaya dönmeye lüzum kalmadı.”
Bu Sayının Diğer Yazıları
Çizgi-5 / Behice Kolçak ŞarkGüldü de / Feride Sezer
Sûfi ve Şiir / Bilal Kemikli
Alnımızdaki Uçurum / A.Vahap Dağkılıç
Yaşıt Adımlar / Eyüp E. Akyüz
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…