Fetih ruhu her zaman diri, jeopolitik ve sosyolojik olarak önemli bir coğrafyada; mazlumların umudu olan bir ülkede yaşıyoruz.
İlim, sanat ve düşünce hareketlerinin de menbaı olan bir coğrafyadır sözünü ettiğimiz; sağlam kökleri, tarihi derinliği, ortak medeniyet geçmişi vardır.
Her türlü zulme karşı bir direnç hattıdır Anadolu. Haçlı ruhu ne zaman hortladıysa Alperenler, Bacıyan-ı Rum, Akıncılar ve Kuvayı Milliye mevzilerinden çıkıp gereğini yapmıştır.
Dün kuvayı milliyenin neferleri, bugün 15 Temmuz işgal hareketini önleyen kahramanlar. Köprü bir direniş hattı, Kazan bir direniş hattı, Çengelköy bir direniş hattı…
Şehitler… Şehitler…
Tüm vatan direniş hattı…
Osmanlı içeriden ve dışarıdan kuşatıldı ve yıkıldı. İslam coğrafyası kaosa itildi.
Anadolu’yu ezansız bırakma hamleleri bu derin milletin imanlı direnişiyle akim kaldı. Ama asla vaz geçmediler.
“Kızdı mı Cehennem, sevdi mi Cennet” olan yüreği ve kimliğiyle, yurtlarından kovulan mazlumları bağrına basan ve dünyanın her yerindeki muhtaçlara yardım eden engin gönüllü Anadolu insanını önlerinde engel olarak gördüler ve görmeye de devam ediyorlar.
Amaçları bellidir; İslam coğrafyasını parçalayıp ümmetin çocuklarını sonu gelmeyen kargaşalara, göz yaşlarına ve ayrılıklara mahkum etmek; çok iyi yaptıkları şeytani planlarına uygun yeni haritalar çizmek.
15 Temmuz’da taşeron olarak kullandıkları bir örgüte ade ta bir intihar saldırısı yaptırarak ülkemizi içeriden işgale yeltendiler.
Müstevlilerin bu son hamlesi de vakti saati geldiğinde ne yapacağını gayet iyi bilen necip milletimizin, toprağına ve bayrağına sahip çıkması sayesinde hüsranla sonuçlandı.
15 Temmuz işgal girişimi, pat ronu uluslararası sistem olan bir örgütün cinnet hareketidir. Bu hareketin taşeronları, evvela Müslüman bir kimlik ve model insan yetiştirme teziyle millete gittiler.
Ahlaki erozyondan korumak için toplum çocuklarını onların eline teslim etti; ardından her türlü yardımı yaptı. Milletin bu sami miyetini istismar ettiler.
Ellerine geçirdikleri parlak beyinleri büyülediler.
Ferasetten ve düşünmeden arındırılmış bu gizem hastaları, “bu gidiş nereye, nere ye çağrılıyoruz” demediler. Sorgulamadılar. Açmazlarını fark edemediler.
Okumuş değil okunmuş olmayı tercih ettiler.
Kabiliyetlerinin burulduğunun, at gözlüğü taktıklarının farkında olamadılar bir türlü.
Sanatçılar, ilim adamları, şairler, edebiyatçılar, düşünürler olamadılar.
Kendin olmak yolu kapalıydı.
Çok iyi örgütlendiler. Hareket kabiliyetleri arttıkça uluslararası sistemin patronlarıyla zaten var olan işbirliğini sıkılaştırdılar.
Niyetlerini, tarihin tüm karanlık örgütlerinden edindikleri tecrübeyi harmanlayarak gizlemeyi başardılar.
Nihayet onları da aşan bir şer çetesine dönüştüler. Millete kurşun sıkarak varlığına kast ettiler.
Ülkemizde daha önce görülmeyen zaman dışı bu garabet yapı acaba hangi zeminde büyüdü?
Gizemi, gizli din enformasyonunu tetikleyen, din üze rinden ülkenin işgaline gidecek kadar hainliği adamlık zannedenlerin müsebbibi kimlerdir?
Kamusal alanlar oluşturanları, irtica diye din düşmanlığı yapanları, dini ve dindarlığı köhnemişlik olarak görenleri, devlet eliyle aristokratlık yapanları da konuşmak gerekiyor bu çerçevede.
İstiklal savaşı sonrası yazılan ve televizyon evlere girdikten sonra, her milli günde oynatılan filmler; o garabet hocalar kimin figürüydü? Bu, açıkça din düşmanlığının dışa vurumu değil miydi?
İstiklal savaşında vatanı, milleti ve inancı uğruna şehit olanların inancını yok sayıp, Müslümanlığı bu şekilde resmetmek kimin işine yaradı; hangi hastalıklı yapıları besledi ve büyüttü?
15 Temmuz herkesi muhasebeye çağırıyor.
Bir millet uyarıyor.
Millet, toprağa düşen istiklal şehitleriyle istikbal nöbetindedir.
Düşünme ve yol aydınlığı olacak kararlar alma zamanıdır.
Herkes işini doğru yaparsa, insanlığın erdemi için çalışırsa mesele kalmayacaktır.
Çağrıldığı yeri sorgularsa kendisi olacak, kimlik bunalımı yaşamayacaktır.
Çağdaşlık ‘anaforu’yla ‘siz temiz lik yapın biz yarınlarda gücü ele geçirip tarih nasıl tekerrür eder gösteririz’ diye pusuda bekleyenleri de unutmayacaktır.
Gevşemek yok.
Karamsarlık yok.
Diri insan, diri toplum.
Direniş her zaman.