Bir zeytin ağacının gölgesine üşüşür umutlar
Annemin çeyizine sakladığı çocuk sesleri
Hafif ve uzun gülüşmelerini sağarak pencerelerden
Kara Davut okur seherlerde dedem güllere
Bir daha kanar minarelerden ezan sabâ makamında
Bir erenin düşüyle salıncaklarından iner rüyalarım
Hiç siftah yapmadı kalbim neşeye bu şehirde
Simitlerin sıcağıyla ısınan insanlar bile vardır
Bir trenin gara yaklaşmasıyla taş kesilenler
Hangi haberi güvercinler taşımaz aşk yazmışsa
Bir atın alnındaki yıldız kadar sevdam olmadı
Yağmur çiseltilerinin buğday başaklarındaki duruşu
Ayışığı nöbetleri başlar çobanateşlerini yakarak
Gecenin sahipleri gelir kervankıranlarla çeşmelere
Anladım bedenler bir mecnûn ruhlar bir leylâdır