“Önceki “beklentileriniz (yazıları beklemeleriniz)’’ yazmaya teşvikken, şimdi “Yazmaya-kaleme dönün’’ çağrılarınız “Hayata dönün’’ anlamında. Hayata intibak zorluğu yaşarken, çoğunlukla sesleri ve görüntüleri oldukları gibi göremez- duyamazken, şimdi güçlükle de olsa kenarından köşesinden görüp duyuyorum. Gitmekte olan gündüz yerini akşama bırakırken, günün son ışıklarına gözlerimi dikip yalnız kaldığım kıyıda bitimsiz hasreti bir kat daha katlayabiliyorum. Ayrı düşen iki gölgeyi akşamın gölgeleriyle kumlara, sulara yan yana düşürebiliyorum. Fakat kaldıramıyorum. Karanlık ilerledikçe, tamamen karanlığa boyuyor onları. Kapkaranlık kalın bir hatla ayrılık giriyor araya. Ve bu ayrılık her şeye değiyor veya yansıyor, değdiği ve yansıdığı her şeye bir soğukluk veriyor. Bazen ise çok daha soğuk, yakıcı bir soğukluk veriyor. Buz tutmuş demire ıslak elle dokunuyorsunuz, yapışan parmaklarınızı çekerken deriniz soyulup kalkıyor.
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir.’’ (En’am/ 32) Ölümden sonra oyuna dâhil olmak güç, bayağı da bir zaman istiyor (İnen perdeden, inen her perdeden sonra büyük boşluk, sanırım insan kalan ömrünü o boşluğu doldurmak için harcıyor). Bu filmdeki kopukluğu olmamış farz edip oyuna kaldığınız yerden devam etmek istiyorsunuz, olmuyor.
Durmaksızın gözlerinizin içine bakan mutlu anılardan, durmaksızın gözlerinizi kaçıracaksınız, zaman istiyor. Olur olmaz yerde kulağınıza gelen “canım yavrum’’ sesinden kulaklarınız uzaklaşacak, zaman istiyor. Gecedesiniz, gecenin bitimi, gündüze varmak, zaman istiyor. Beyaz bir yağış, kar karanlığı altındasınız, karların erimesi, bahara varmak zaman istiyor. Dünün kâbusundan bugünün rüyasına uyanmak zaman istiyor. Işıkları, şarkıları, gülüşleri toplayacaksınız, zaman istiyor.
Yokluktan varlığa uyanacaksınız, yokluktan varlığa, zaman istiyor. Gerçeğinizi örteceksiniz, zaman istiyor. Hakikati hafifleteceksiniz, ağır hakikati, (nasıl hafifler ki o?) zaman istiyor. Bu yangında kül olmayışınıza eseflenirken yanıklarınızı ve yaralarınızı sarmanız zaman istiyor. Bütün duyularınız sonuna kadar sadece soyuta açık, somutu görmeniz zaman istiyor. Ölçüsüz ve ölçülemeyen bir hudutsuzluğun duyumsayışlarının ekoları içinde, kulaklarınızı tıkayamaz halde, çığlık çığlığa bir tuhaflıkla sendelerken, sükûtta kalakalmışsınız, dönmeniz zaman istiyor. İnen perdeden sonra yeni bir perde açmak, zaman istiyor. Sevdiğinizin ölümüyle öyle bir merhaleye ulaşmışsınız ki, geriye sayım gibi, mazide kalmışsınız. Geçmiş zamanla birlikte sonsuzluk… Yunus (as.) gibi sahile bırakılmışsınız yapayalnız, terk edilmiş, umuda ve hayata dönmeniz zaman istiyor.
Kalk haydi öteye yolculuk. Hazırsınız.
Kalk haydi dünyada yolculuk. Hazır değilsiniz.
Dünyada yolculuğa hazır değilsiniz ve dünyadasınız.
Dünyada olmasını isteyebileceğiniz, aksini izleyebileceğiniz bir durum ve gölge yok oysa. Yok.
Kıyısına ilişmişsiniz uçurumlu zamanın, her nasılsa ve her nedense düşmüyorsunuz. Hangi ağacın direnen dalı yüksekte tutup güneşe uyandırıyor hala sizi, bilmiyorsunuz. Anılar mı, zaman mı, geride kalanlar mı? Ellerinizin bıraktıklarına rağmen ellerinizi bırakmayanlar mı? İnen perdeden sonra, bir daha perde açmazsak tiyatro kapanır biliyorum. Biliyorum kapanır. Geçmişin izleği daraldıkça daralır, silinir usulca akan isimler bile. Evet, silinsin. Derhal silinsin, hemen silinsin.
Fakat inen perdeyi, ama inen perdeyi dalgalandıran ne?
Yazmaya-kaleme dönün çağrılarınız, hayata dönün anlamında.”
***
Yeniden.
Yenilenerek.
Bu Sayının Diğer Yazıları
Çağrıya Cevap / Ay VaktiYalnızın Bir Adı Da; Gülün Ortası / Ali Yaşar Bolat
Cahit Zarifoğlu’nu Anlamak / Şakir Kurtulmuş
Çarlek / Cevat Akkanat
Sadettin Kaplan İçin “Bir Garip Ölmüş Diyele... / Recep Garip
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…