Sadettin Kaplan İçin “Bir Garip Ölmüş Diyeler”

Yunus Emre gibi sessiz sedasız ayrılıp gitmek istiyorum. Kimseciklerin haberi olmadan, kimseye eziyet etmeden, sessizce bir pencere aralığından sızan ve sonra kaybolan bir ışık gibi çekip gitmek istiyorum. KızıÇiğdem Kaplan hanımefendi diyor ki; “Babam son birkaç aydır bizden, kimseden hiçbir talepte bulunmadığı gibi, bir isteğinin olup olmadığını on beş-yirmi dakikada bir sorduğumuzda canının daraldığını gözlemliyorduk. Talepleri sanki bitmiştir ya da kimseye yük olmamak gibi bir özen göstermesi söz konusuydu. Sanırsınız ki sessizce kalkıp gidecek kimselerin haberi olmadan kabre girip üstüne toprağı çekiverecek hissini ben de uyandırıyordu. Öyle de oldu. Kimselere söylettirmeden, sessizce, güzel bir ölümle gözlerini kapadı. Yüzündeki hal, renk ve yansıyıştaki letafeti insan arzu ediyor, imreniyor bir bakıma” gibi sözcüklerle anlamlandırmaya çalışıyordu.
Bu tahlili dinlediğimde RahmetliMehmet Akif Ersoy’un şu mısraları dilimin ucunda dönüp durdu;
“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince
Günler şu heyulayı da er geç silecektir
Rahmetle anılmak ebediyet budur amma
Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir?”
Mehmet Akif,böyle söylese de bugün en çok anılan, bilinen, rahmetle yâd edilen, şiirleri, eserleri üzerinde yeni çalışmalara kapılar aralayan bir şairdir ve dava adamıdır.Sadettin Kaplan’da öyledir. Henüz bundan sonra daha çok aranılacak, anılacak, yazılıp çizilecek bir velut yarala, şairle, romancıyla, masalcıyla, gazeteciyle, televizyoncuyla, senaristle karşı karşıyayız.YunusEmregibi görünme talebi, ironik bir öykü bırakıyor yüreğime.
Şair ve Yazar Sadettin Kaplan, 1944 yılındaAğrının Patnosilçesinde dünyaya gelir. 1964 yılında Astsubay okuluna girer ve 1966 yılında mezun olur. Ülkemizin çeşitli bölgelerinde 20 yıl görev yapar, 1986 yılında kendi talebi üzerine emekliye ayrılır. Yazı ve şiir alanında isim yapmış bütün kalemler gibiSadettin Kaplanda ortaokul ve liseli yıllarında yerel gazetelerde yazmaya başlar.
Askerlik hizmetinde bulunduğu yirmi yıl boyuncaHareket, Boğaziçi, Ece, Kültür ve Sanat, Edebiyatta Çığır, Size ve Türk Edebiyatı gibi dergilerde şiir ve hikâyeleri yayınlanır. Emeklilik sonrası iseTürkiye Gazetesi ve Türkiye ÇocukDergisi yazar kadrosuna girer. Emeklilik sonrası yazarlığının profesyonel dönemidir. Edebiyatın bütün alanlarında kalemini ustaca kullanmıştır. Yazdığı tiyatro, senaryo, radyo oyunları radyo ve televizyonlarda yayınlanırken diğer çalışmaları kitap olarak okuyucuya ulaşmıştır. Alanıyla ilgili sivil kuruluşlardanİlesam, Mesam, Yazarlar Birliği, Yazarlar Sendikası ve Birsadüyesi olanSadettin Kaplan’ınÇevre, Kültür, Devlet Bakanlıklarıyla, muhtelif kurum ve kuruluşlardanödülleri bulunmaktadır.Farklı yayınevleriyle çalıştığı için toplan eser sayısı 120’nin üzerinde olduğunu kendisiyle konuştuğum özel bir sohbette ifade etmişlerdi.
Sadettin Kaplan,üretken bir kalemdir. Üretkenliği yoğun okuma uğraşlarıyla, genel kültürel birikimin yanında, ilim, irfan sahibi oluşunun da etkisi büyük. Ortaya koyduğu eserlere bakıldığında kalemine olan öz güveninin, normal yaşarken de mevcut olduğunu her an görmeniz mümkündür. Yaşadığımız ülkenin diline olan hâkimiyet ve hassasiyet şiirine, gösterdiği hassasiyetten az değildir. Dile olan vukufiyeti aynıyla denemelerinde de, romanlarında da, hikâyelerinde de, şiirlerinde de görmek pekâlâ mümkündür. Bu konular üzerinde etütler, lisans, doktoraçalışmaları yapılmalıdır. Böyle çalışmalar yapıldığında görülecektir kiKaplan, yalnızca, dile olan hâkimiyeti değil, düşünceye, kültürel değerlere, köke bağlılığa, büyük coğrafyadan bize gelen kadim kültürel birikime, şiire, edebiyata, musikiye de son derece hâkimdir. Denemelerinde, biyografik çalışmalarında var olan eleştirel yaklaşım şiirinin içinde de mevcuttur. Zekânın ustalıkla kullanıldığı, birikimin alabildiğine genişliğine işaret ederken, yazdığı şiirlerin ve diğer çalışmaların insan da hayranlık uyandıracak düzeyde olduğunu ifade etmeliyiz. Hayata ki duruşu her insanda olması gereken asil bir duruştur. Tavırlı, bilinçli ve kıyam halinde bir duruştan bahsediyorum burada. Dostluk anlayışı sıradan bir davranışı kapsamaz. Derin, soylu ve ilgilidir. Sizin durumunuzu merak eder, meselelerinizi asla unutmaz, kusursuzluk düzeyinde bir yol arkadaşlığını gözlemlerdiniz.
Sadettin Kaplanşiiri bilen bir kalemdir. Şiiri bilmekle kalmıyor, şiirin diline, tarzına, geçmişine, geleceğine de hükmeden bir şairdir o. Serbest –modern Türk şiirinin durumunu betimlerken kullandığı sanat, hiciv, eleştiri ve uyarı sanırım az rastlanılır cinstendir.Şerif Aydemir, ‘Şiirin ağababası yazar’diye tanımlıyorSadettin Kaplan’ı. Manzum metinlerinde var olan bilgi, kolay kazanılabilir değildir. Dolayısıyla daha yoğun okumalara muhtaçtır okuyucu ki Kaplandan yeterince faydalanabilsin. Şairin zekâsı üst düzey durumdadır ve hicvi alabildiğine kullanır. Günlük konuşmalarında aktardığı bilgilerden tutun da araya ustaca yerleştirdiği derinlikli kıssa cinsi, vecize cinsi ya da ders alınması gereken unsurlarla dolu olduğu bilinir. Kelimelere cambazlık yaptıracak düzeyde oyunlar kurar, her an patlayacakmışçasına şiire hamiledirKaplan.Anında doğurganlığına yakalanabilir, fark ettirmeden size bir başkasının şiiriymiş havasıyla zuhurata tabi şiirler okuduğuna sayısız tanıklık ettiğimi de belirtmeliyim. Böylesine velut bir kalemCağaloğlu yokuşunda en az kırk yıl geçirmiş lakin yeterince anlaşılmadığının, değer verilmediğinin kırıklığını her daim yüreğinde barındırmıştır. Oldukça zengin birTürkçe kullanmaktadır Şair. Yöresel algının, mesaide bulunduğu yıllarda ki bölgesel kazanımları şiirinde, yazılarında ve eserlerinde kullanmıştır. Hafıza zenginliği şiirini de zenginleştirmektedir.Divan-aruzşiirini bilmekle kalmaz aynı zamanda yazar da.Hece şiiri içinde aynı şeyleri söyleyebiliriz.Recep Arslan şöyle söylüyor; “Sadettin Kaplan’ın şiirinde kafiye mısra sonunda olabildiği gibi mısraının ilk kelimesinden başlayarak her kelimesinde olabilir.”. tespit yerinde ve doğrudur. Kaplan hoca, aslında şiir üzerinde cambazlık yapacak kadar kelimeleri bilen, şiiri bilen, heceyi, aruzu bilen, insanı, insan karakterini bilen birisi olarak yazdı ve yaşadı. Şiirleri üzerinde çalışmalar yapıldıkça, ne kadar köklü, kültürel alanı geniş, sanatları alabildiğine kullandığı, bir bilincin, şuurun, sürekliliğin, süreğenliğin olduğu görülecektir.
İnsanlar insanlarla kıymetleniyor elbette.Ucuz kalem erbaplarının ilgi görüyor olmasından ıstırap duyardı. Parlak cümlelerden pek hoşlanmaz, yağ çekilmesinden haz almaz amma velakin söz kendisine gelinceye değin genellikle susmayı tercih etse de sözün söyleneceği yerde de mutlaka sözünü söylerdi. Öyle ince, öyle hassas bir dil kullanırdı ki kimseler incinmeden feraset sahiplerince anlaşılır söz yerini bulmuş olurdu. Edeple oturan, konuşan, davranan, edebi öğreten bir yanı vardı. Bu pencereleri hep açık tutar. Bildiğini asla saklamaz, paylaşmayı sever, kimselere yük olmayı istemezdi.
Hayatı anlamlı hale getirebilmek için çaba harcadı. Yaşadığı ülkenin birikimlerini, dostluklarını, kardeşliklerini hiçbir şeyle değiştirmedi. Tebessümün, şahsiyetin, onurun, vefanın adresi Sadettin Kaplan hocaydı. Hocaydı çünkü bildiklerini saklamayan, kıskanmayan, başarılı olanlara iltifatla bir adım daha ilerisini gösteren bir davranış ustasıydı. Takıldığında, yarenlik ettiğinde ne gönlü içitir ne de bilgi yoksulu bir davranışa müsaade etmez, muhabbetten bile çok ciddi dersler alarak meclis hitama ererdi.
Kelimeler dünyasında yaşadı. Kitapların arasından, bilgiler derleyerek güne uygun bir dil ile kurdu şiirlerini, masallarını, hikâyelerini, romanlarını, denemelerini, tahlillerini. Hangi kelimeyi kullanacağını bilirdi. Kelimeleri incitmeden dile hükmeder, dili sanatla zenginleşir, kâh şiirde, kâh bir başka üslupla dirilirdi. Ülkemin, coğrafyanın hüznü yüreğinden diline akar, hayata anlamla bakardı.
İnsanların birbirleriyle olan ünsiyeti birbirlerine verdikleri değer kadardır.Kelimeler de öyledir.Kelimelere ne adar değer verirseniz, kelimelerde size öyle değer verir.Her kelime, her sözcük her yere yakışmaz. Her insan, her şahsiyet her yere oturmaz. İnsanın kimliği, biriktirdikleriyle oluşurken kimlerle birlikte olduğu da önem arz eder. Kelimelerin sırlı dünyasında her sözcük her yerde uygun düşmez. Usta ustalığını burada gösterir ve uygun kelimeleri uygun olan yerlere yerleştirir. Şiir ondan dokunur insana. Ondandır şiirin yüreklerde, hafızalarda kalıyor olması. İçinde taşıdığı imgelerin, özün, öznenin, yüklemin sahici olmasından ileri gelir. Kelimeler şairin yüreğinde pişerek mısrada ki yerini alır. Değilse çiğdir, hamdır, bayattır, basittir, sıradandır. Yürekte pişen kelime dokunur, insandan insana, büyüler insanla insanı. Şiirin büyülü yönü yürekte pişen kelimelerden kurulmuş olmasındadır.Kaplan şiiri, böyle bir şiirdir. Yüreğinde demlendirdiği, emzirdiği, beslediği kelimeleri anlamlandırarak mısralara sürmüş bir kalemdir. Tam da burada bu söylediklerimi teyit ediyor yakın dostuRecep Arslan; “Ama yazdıklarına yine de salim kafayla yeniden bakıyor. Her şeye rağmen elifleri iterek araya giren mertekleri de tasfiye etmenin şart olduğunu anlatıyor. Eskiden bir deyim vardı. ‘Elif’i görse mertek sanır’ diye. Kişinin cehaletini ifade etmek için kullanılan bir deyimdir. Şiir toplantılarını ise hanımcık kadınlar, Aklı başında görünen adamlar, Bir elleri şakaklarında, Bir ellerinde kalem; Şiir yazıyorlar Allah’u âlem mısralarıyla anlatıyor ki istihzanın doruğu.”
 “Gönül Cemresi” eserinde eleştirel bir yaklaşımla kaleme aldığı “Şırıltılı Şiir” den kısa bir bölüm;
“…
Hanım hanımcık kadınlar,
Aklı başında görünen adamlar,
Bir elleri şakaklarında,
Bir ellerinde kalem;
Şiir yazıyorlar Allahü alem…
..
Varsın arılar ölsün polenlerde;
Kaç şiir boğazladık geçen şölenlerde?
Nefsimizi körledik, seyirciyi sağırladık;
Diz dize, biz bize şiiri ağırladık…
Yenildi, içildi,
Edeb yahu! Diye haykırdıkça edebiyat;
Bir şölende kırk şiirin ırzına geçildi…

Elin oğlu, Allah’ın kulu,
Şiir yazıyor inadına;
Taze taze, sulu sulu
Bazen renkli ve kokulu
Harıl harıl, şarıl şarıl
Kıskandın mı kuzenim?
Sen de kalemine sarıl…
Demesinler sustu,
Sanmasınlar küstü…
Nasıl olsa, şiiri gelen şırıldatıyor
Şurda burada ayaküstü

Diz dize, biz bize şiiri ağırladık;
Yenildi, içildi.
‘Edep yahu’ diye haykırdıkça edebiyat;
Bir şölende kırk şiirin ırzına geçildi.”
Bu şiir, hem şiirin bu gün ki durumunu, hem şairlerin genel durumunu ifade etmesi açısından önemlidir. Şiir atı yüzyıllardır insanlığa su taşıyor.Şuara suresinde ki vasıfları önemseyerek kelimelere, hayata ve insanlara yaklaşmak önemlidir. Sadettin Kaplan’ın hayata, insanlara, eşyalara, kelimelere böyle yaklaştığını ifade etmeliyim.
Kaplaniçin tarih, coğrafya, ülkü, ülke, ilke, inanç, vatan, toprak, kardeşlik, dostluk, yarenlik çok değerlidir. Yol arkadaşlığını önemser. Yolda yoldaş olmanın gereği neyse onu gördüm. Birlikte uzun yolculuklar yaptık, uzun şehirlere kara-hava yoluyla birlikte gidip döndük. Yoldaşlığın, sırdaşlığın, gönüldaşlığın, fikirdaşlığın önemini öğretir, her türlü konu etrafında şiirsel bir muhabbetle yola revan olunurdu.
Şubat 2016 da hastalıkları sürdüğü bu dönemde 12-13 gün kadar hastanede yatmış ve biraz toparlanınca daha önceden sözün verdiğimiz bir konferansa Darıca’daki evinden alıpSabiha Gökçen’den Kayseri Erkilet havaalanına inmiş üç güne yakın süren bir programda 1500 civarındaki liseli gençlere iki buçuk saate yakın konuşmayı birlikte yapmıştık. Hastalık emaresi üzerinde hemen hemen yoktu. Gençlere kitaplarımızı imzalamış, söyleşilerde bulunmuştuk. O gün anlattıklarıAnadolu’da gizli duran sırrın türkülerle var olduğundan yola çıkarak örnekler vermiş, kendi değerlerimiz üzerinde dikkat çekici tavsiyelerde bulunmuştu. Edebiyatın, şiirin ve kültürün önemi üzerinde hassasiyet gösterilmesi gerektiğinde ısrarlı olmuştu.
Hayat garip işte, neyle, nasıl, nerede karşılaşılacağı bilinmez. Nerde, nasıl, ne zaman ölümün geleceği bilinmez. Garip geldik gidiyoruz derdi de, bu gariplikten kast ettiği vefasız bir toplum oluşumuza başkaldırıydı. Son yıllarda yapılan vefa gecelerini yaşları 70’i geçenler için uygun görür, daha küçük yaşlardakiler için vefa gecesi olmaz, olsa olsa “anlama-kavrama-kültür sanat mücadelesi- yazın hayatımızdaki yeri- şiiri, romancılığı, hikâyeciliği” gibi vasıflar daha uygun olur derdi.
Sadettin Kaplan, henüz biliniyor, okunuyor olsa da yeterince üzerinde etütler yapıldığı, kanaatinde değilim. Belki bundan sonra daha önemli olacak yazdıkları, bıraktıkları eserler. Eserleri var oldukça anılmaya devam edecek, Amel defterine hayırlar yazdırmayı sürdürecektir. Yunus Emre’ye özenerek sessizliğine gömdü her birimizi.
“Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin”
Oysa kendisi daha önceleri gidişine dair haberler uçurmuştu da bizler yeterince farkına varamamışız. “Düş Bedestanı” şiir kitaplarından bir tanesidir. Yıllar önce bu kitabı okuyucuyla buluşmuştu. Kitabın en son sayfasında son şiirin son dörtlüğünde şöyle veda haberi uçurmuş şairimiz;
“Çığlık çığlığaydı her dem nidasız
Habersiz gelmişti, gitti vedasız
Bir karınca gibi sessiz sedasız
Yürüdü Mevla’ya öldü de gitti.”
Sadettin Kaplan’ı rahmetle, minnetle, şükranla anarken şiirinin ve eserlerinin bize bıraktığı yol, ufuk, anlayış ve ideali, bu milletin gençlerince sürdürülecektir. Bu yol bizden evvelkilerin emanet ettiği bir yoldur ve bu yolun yolcuları kadim değerleri hayatın değerleri olarak görür.
Her toplantıda, her muhabbette, her şiir faslında Kaplan konuşulacaktır. Fatihalar, Yasinler ve dualarımız onunladır vesselam.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Çağrıya Cevap / Ay Vakti
Yalnızın Bir Adı Da; Gülün Ortası / Ali Yaşar Bolat
Cahit Zarifoğlu’nu Anlamak / Şakir Kurtulmuş
Çarlek / Cevat Akkanat
Sadettin Kaplan İçin “Bir Garip Ölmüş Diyele... / Recep Garip
Tümünü Göster