Kendi Atmosferinde Olmak

Fert ve toplumların kendi dünyası, zihninizdeki dünya ile,  dışındaki dünyada olup bitenler birbiriyle uyuşmuyor, birbirini tamamlamıyor, blakis med-cezirler oluşturuyor.  Yaşananlar,  yazılanlar, okunanlar, anlatılanlar; dakikalara, günlere, haftalara ve aylara tekabül eden değişkenler yaşatıyor toplumlara. Kendi ekseninde oluşturulan doğrulara muhataplarının inanç, ırk, coğrafya ve tarih şuurundan eklemeler yaparak algı şablonları oluşturuluyor, kendi gaye ve hedefi doğrultusunda kitleler şekillendiriliyorlar. Taraflar oluşuyor, toplum bölünüyor, haklı haksız insanlar yorumlar yapıyor, kitleler arasında husumet oluşuyor.
Kitle iletişim araçları, dolayısıyla teknoloji bu meyanda aktif kullanılıyor.
İnsanlar kendi atmosferinde yaşamıyor.
Kendi atmosferini oluşturamıyor.
Kendisiyle tenakuz yaşayacağı, tezat oluşturacağı adacıklarda soluklanıyor.
Doğruları değişiyor, kendisi değişmiyor. Yanlış zırhına bürünerek aidiyetini muhafaza etmeye çalışıyor.
Gerek ülkemizde, gerek Ortadoğu’da daha belirgin olan bu hal ve gidişatı mülahaza etmek kolay, mütalaa etmek zordur.
Kendi çelişkilerinden kurtulanlar doğru mütalaa yapar ve doğru adımlar atabilirler.
Peygamberimizin hayatını okurken bile, tasvip ve takdir ettiği bir kalem olduğu için değil, bağnazlığından ötürü bir kalemin dışında okumayı zül kabul eden.
Kur’an’ı anlamayı, bir anlayışın tekeline havale eden.
Mensubu olduğu ekolun dışında bir sohbeti dinleyemeyen, bir kitabı okuyamayan, bir düşünce adamının kapısını korkudan aralayamayan,  dar kalıplara yetenekleri hapsedip “üretkenlik” kanallarını tıkayanlar.
Bir masa etrafında tartışılması gereken ilmi mevzuları ekranlara taşıyıp,  kitlelerin kafasını karıştıracak şekle sokanlar.
İletişim araçlarının kışkırtıcılığına aldanmamak lazım.
Yeteneklerin her alanda gelişim ve üretkenliğinin önünü tıkamamak lazım.
Sanal âlemde araştırmadan, bilgi sahibi olmadan,  zan dolu yorumlardan kaçınmak gerekir.
İslam kardeşliği esastır ve önüne geçecek bir başka ölçü yoktur.
Haddi aşmak, haddini bildirmek yerine, haddini bilmek.
Sosyal olaylara bakarken de ibre şaşmamalıdır.
Bu coğrafya da yaşayanlar arasında husumet oluşturanlar, terörü besleyenler, İslam kardeşliğini zedelemek isteyen ve kendi atmosferimiz dışına çıkmamızı isteyenlerdir.
İnsan kıyımının, işgal ve zulmün yaşandığı Suriye’de suyu bulandıranlar ve avlananlar gün gibi ortadayken, sınır ve enerji kaynakları için verilen savaşta İslam âleminin yekvücut olamamasını, kimi devletlerin  şer güçlerin yanında yer almasını izaha gerek yoktur.
Irak’ın İşgali, Gazze’nin ablukada tutulması, Filistin topraklarındaki Siyonist işgalin devam etmesi, Libya’daki bölünme süreci,  Afganistan, Somali, Eritre, Somali, Arakan,  Doğu Türkistan,  Yemen ve Afrika’da da açlık. Bütün olup bitenleri yazmak,  kitleleri haberdar etmek, yardım köprüleri kurmak elbette olması gerekendir. Birlik ve beraberlik şuuru ve bu zulümlere bertaraf edecek ortak gücü oluşturmak esas ilke olmalı, bunlar zihni faaliyet olarak da kalmamalıdır.
Bunu tekrardan da imtina edilmemelidir.
Oruç, bayram,  ezan, namaz nasıl ki ortak bir bilinç oluşturuyor, İslam âlemini kendi atmosferinde buluşturuyorsa, bu acılar da buluşturmalıdır.
Bu acıların buluşturduğu yer, mukavemetin merkezi olacaktır.
Kan kokusundan tiksinenler için elzemdir.
Dünyayı mamur etmek isteyenler için.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Çağrıya Cevap / Ay Vakti
Yalnızın Bir Adı Da; Gülün Ortası / Ali Yaşar Bolat
Cahit Zarifoğlu’nu Anlamak / Şakir Kurtulmuş
Çarlek / Cevat Akkanat
Sadettin Kaplan İçin “Bir Garip Ölmüş Diyele... / Recep Garip
Tümünü Göster