çığlığa bandım soframda naralardan tabak
ama sustum konuşmak için elest’te yeniden
harflere de öğretmeliyim susmayı usulca
dört nala koşan aşklar vardır terkisinde hüzün
gök ağlarsa toprakdan başka mendili mi var
gözlerde sulardan ayna var bir bak hele
kadim bir sevginin ayrılıktan korkusu olmaz
göçmen kuşlar hep aynı yere gelir bilmez misin
bir göğüste iki kalp yaratılmamıştır duy bir daha
ölüme nöbet tutmuyor muyuz şu gurbet ilinde
azrailin defterinde hepimizin ismi var çağırdı çağıracak
aslında her nefesin bir hû’dur sesine bir kulak versen
evet çığlık diyorum doğduğunda bir çocuğun ağzında
devran zikrinde hay çeken bir dervişin harlanmış göğsünde
akşam güneşinin denizlere döktüğü güllerde