Bir süvari güneşe koşuyordu düşünde
Piyadeler yürüdü şehrin içinden
Bir at arabası geçiyordu sokaktan
Atlas yorganını yavaşca sıyırdı dünya
Kirli bir atın terkisinden düştüm
Yeni çakılmış bir nal gibi parladı hüzün
Kuyruğunda gezegenler dolaşıyordu
Dünya bir öküzün boynuzunda sallanıyordu
Eski bir atın heybesine takıldı ömrüm
Gemiler kalktı hırçın denizlerden
Yakıp yıkılmış bir şehirden uzaklaşırken
Yelesi bir gelinin duvağı gibi savruluyordu
Demir paraların üstünde şaha kalktı at
Yeryüzü gemi ağzında köpürdü
Kül olmuş yangınların ardı sıra
Kıyamet bir izmarit gibi yere atıldı
Sınıfta kalmış çocuklar gibi düştü at
Hipodrom ağzına kadar doluydu
Islık sesleri arasında kapadı gözlerini
Ölen at mıydı yoksa kalbim mi bilmiyorum