Eğitimci A. Vahap Akbaş

Coğrafyamız sakin bir coğrafya değil.
Hareketli ve hararetli.
Fetih ruhu aşındırılmak istense de diri ve aktif. “Gönül ler yıkmaya değil, gönüller yapmaya geldik” diyen Yunus’un yol haritasını çizdiği gönül medeniyeti, ihya hareketlerinde sınır tanımıyor. Öğrenen ve öğreten olmak başlı başına bir erdem.
Usül ve yöntem açısından öğrenme ve öğretme tenkide açık, hep tartışılan, mükemmellik arayışı  süreklilik arzeden  bir alan.
Öğretmen ve yazar olmak.
Zikrettiğimiz hususlarda kafa yormak, düşündüklerini kaleme almak, arazide bir eğitimci;
A.Vahap Akbaş olmaktır.
Mavera dergisini okuduğumuz yıllarda, Anadolu’da öğretmenlik yaparken çalışmalarını dergiye gönderen öğretmenlerden söz edilir ve A.Vahap Akbaş adı da anılırdı.
2000 sonrası Ay Vakti ocağında dostluğumuz pekişen, dergiye her zaman katkı sağlayan, Mavera’nın öğretmen yazarlarından Mustafa Özçelik ve A.Vahap Akbaş ağabeylerimizle dergide birlikte olduk. Nurettin Durman ağabeyimizin de dahil olduğu Ay Vakti sohbetlerinin tadı damağımızda.
Şiirleri, yazıları ve sohbetleri…
Devam edecek inşallah…
A.Vahap Akbaş öğretmenlik yapmış, eğitim yöneticiliği yapmış, kelamı ve kalemi yle hizmeti yeğlemiştir.
Ülkemizde öğretmenler dahil herkes kitap okunmamasından yakınıyor, yeni nesillerin sanal alemin kuşatmasında olduğunu ifade ediyor ki, el-hak doğrudur. Suçlamak yerine, karamsarlık yerine,  önce tespitlerde bulunmak ve sonra teşhis. Televizyonun, internetin, oyun salonlarının sarmalından kurtulamayan bir gençliğe, kütüphaneyi gösterdiğinizde bir dokunuşta Kamusu  Okyanusa ulaşan bir gençliğe, hevesi ve iştiyakı daha çok eğitim dışı alanlara kaymış bir gençliğe ilgi alanları oluşturma, gördükleri ve sevdiklerinin dışında da bir dünya olduğunu kavratma, hazmedebilecekleri bir dille öğreticilik yapma  kaçınılmazdır. Ve eğitime nitelik aşısı yapmanın yolunun, okuma aşkının yeniden nüksetmesine bağlı olduğunu da biz vurgulayalım. Vahap ağabeyin bu hususta ki şu güzel tespitine de kulak verelim. Bir söyleşide, kitapla insanımızı yeniden nasıl tanıştırabiliriz sorusuna cevaben diyor ki:” Sorunuz  aklıma, John Ruskin’in yıllarca önce okuduğum bir konferans metnini getirdi. Konferansın adı “Susam”dı ve kitaplardan bahsediliyordu burada. Ruskin’e göre kitaplar kralların hazinelerinin kapılarını açan birer “susam”dı. Hani şu masallarda “Açıl susam açıl…” denince açılan…
İnsanımızın kitaplarla yeniden tanışabilmesi Ruskin’in de temas ettiği gibi, harami mağaralarının kapılarını değil de, Kafdağı’nın ardındaki kral hazinelerinin kapılarını açan susamın sırrını öğrenmekle mümkün olabilir. Günlük hayat endişelerinden, telaştan, vurdumduymazlıktan, basit menfaatlerden vesaireden oluşan bin bir engeli aşma cehdini gösterebilmekle mümkün olabilir.”
Tefsire gerek yok.
Şikâyeti olanlara, olmak adına en güzel öneri.
Kültürel zenginliğe şaşı gözle bakanların, okumakla vücut bulacak bir kardeşlik, dayanışma, doğru düşünme ve tanımlama yetisini göremediklerini ifade edelim.
Vahap ağabey:” İnsanlar yanlış bir eğitime tabi tutuluyor. Önlerine yanlış hedefler konuyor. İlmi, sanatı, tabiatı hor gören nesillerin, kitabı da hor görmesinden daha tabiî ne olabilir? Her şey birbirine bağlıdır. Kötü eğitim, ilimden, sanattan dolayısıyla kitaptan uzaklaştırıyor. Kitaptan uzak kalmak eğitimi daha da bozuyor. Herkesin bu iç içeliği kavraması ve fasit daireyi kırmaya çalışması gerekir. .   Kanaatimce mesele eğitimi yanlış telakki etmekten kaynaklanıyor. Gençler, anne ve babalar, hatta devlet, eğitimi sadece mevki-makam sahibi olmanın ya da para kazanmanın yollarını öğreten bir mekanizma olarak görüyorlar.”
Görmemek lazım.
Sanal alem hücum etse de, teknoloji baskın çıksa da, insan yetiştiren bir kurum ve öğretmen bunları aşmalı, içine almalı ve arzu edilen insanı yetiştirme yolunda gayret etmelidir.
Hep ideal öğretmen ve sevgi diyoruz.
Onlarda kalelerini başkalarının kuşatmasına izin vermesinler.
Dirensinler.
                                    *                       *                         *
İlk öğretmenliğe Adana’da başlamıştım. Recep Garip’le okulda tanışmış, çoğu zaman dergi, kitap, eğitim ve yazarlardan bahsetmiştik hususi sohbetlerimizde.  86 sonrası, Akif İnan ağabey Ankara Fen Lisesinde öğretmendi ve Adana’ya konferans için davet edilmişti. Erciyes sinemasında dinlemiş, gece yarısı Garip’le beraber, bir grup arkadaşla Ankara’ya uğurlamıştık.
Konferansı kadar hususi sohbeti de bizde izler bırakmış, vefatına kadar sonraki zamanlarda da kendisinden müstefid olmuştuk.
Vahap ağabeyle de bu minvalde bir beraberliğimiz oldu.
Birlikte katılacağımız bir program için Ankara yolculuğumuzda,  Esenboğa havaalanında hem giderken, hem İstanbu’la dönerken saatlerce gecikme yaşamış, sohbet etme imkânı bulmuştuk. Hasankeyf, Batman, İstanbul Üniversitesi, Dershanecilik, Şiir, Erzurum..Çok şey konuşulmuştu.
Nitekim, üç ay kadar öncede Recep Garip ve Nurettin Durman ağabeyle Çorlu’daki bağ evinde ziyaret etmiş, yaptığı edebi tahlillerden müstefid olmuştuk. Recep Garip dostumuz,  bu sohbetin neden kayda alınmadığını, dörtlü bir söyleşiyi kaçırdığımızı ifade etmişti.
Sorulunca derinlere inen, vukûfiyeti ile sorulanı aydınlatan bir edebiyatçı, düşünür ve şair Vahap ağabey..
Yazmaya devam ediyor.
Biz de okumak için hasretle bekliyoruz.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -72/1... / Şiraze
Hissettiğim Mana Şu ki / Ay Vakti
Güzel Irmak / A.Vahap Akbaş
Şair ve Irmak / A.Vahap Akbaş
Çağdaş Bir Gül Yorumcusu / Mustafa Özçelik
Tümünü Göster